bu durumun sadece 'akıl baliğ' olmakla ilgili değil de yaptığı eylemin sonuçlarını bilemeyen, akli melekeleri yerinden olmayan her yaştan insanı içine alıyor olması da mantıklı ve adaletliydi.
evet, "-di'li geçmiş zaman"da konuşuyorum. çünkü bu durum, cennetin dibi'ni okuyana kadar böyleydi. gündüz vassaf bir çok konuda zihnimdeki putları yıktığı gibi bu bahiste de başka yerleri işaret etmişti.
aşağı yukarı şöyle diyordu, modern zamanların delilik hakkımızı bile elimizden aldığını söylediği denemesinde: delileri cezadan muaf tutmakla, biz o kadar iyi bir sistem kurduk ki, bunu ancak deliler bozabilir demeye getiriyorlar.
mutlu olmak da öyle bence.
toplumda ve sosyal medyanın resimli olanında öyle bir tutum var ki mutlu olmayana yaşam hakkı tanımıyor. orada geçirdiğimiz süre boyunca "mutlu olamıyorsanız sizin hatanız", "mutsuzsan suç sende" diyen bir ses bilinç altımıza seslenip duruyor.
bu yüzden herkes ne kadar da mutlu olduğunu sergileme yarışında. "o kadar mutluyum ki ölicem sandım mutluluktan" paylaşımları dolu ortalık.
mutsuzsan becerisiksiz, mutsuzsan başarısızsın çünkü.
/uzun süre sosyal medyada yemek paylaşmayı, eğitimli eğitimsiz, genç yaşlı, doğulu batılı insanın bu saçmalığa ortak oluşunu anlayamadım.
bence bu da mutlu olduğunu, mutlu olmayı başardığını gösterme çabası.
ne de olsa yemeğin mutlulukla bir ilgisi var./
mutluluk dayatması yüzünden insanlar mutsuzluklarını inkar etme, olmadı çabucak geçiştirme derdindeler artık.
oysa bizim mutsuz olmaya, kederlenmeye, üzülmeye de hakkımız var. ona ayıracak zamanımız da olmalı.
/evet, mutluluk budalası olmayalım. ama bu, hüznün, bunalımın tarafını tutuyorum, "içimde kanlı savaşlar var. üzerine kan sıçrasın istemem. uzak dur benden," diyen roman kahramanlarını seviyorum demek değil./
mutlu olsun herkes. hem de çok mutlu.
mutlu olmak için de elinden geleni yapsın ama mutsuz olmaya, kederlenmeye, hüzünlenmeye hakları olduğunu da unutmasın.
yeni yılda da.