/nefis oldu. yanına pilav. elbette arpa şehriyeli. bir süredir beni osmanlı sarayına aşçı yapacak kadar iyi pilav yapıyorum üstelik.
ama konumuz bu değil.
iyi pilav yapamadığım, tek derdimin bu olduğu günlere de dönmek istemem.
konumuz bu hiç değil./
sadece, birden bire karar verilmiş -ya koşacak ya kafes dövüşü ayarlayabilecek birileriyle iletişime geçecektim- koşunun yorgunluğuyla mutfakta takılırken, "düşün," dedim kendi kendime.
"flörtleştiğin kız arıyor ve mutfakta olduğunu, yemek pişirdiğini söylüyorsun. ne pişirdiğini soruyor haliyle. cevap: kuru fasulye."
"ulan," diyorum. yine içimden... "sen git iran mutfağını talan et, uzak doğulu mutfaklarda mahsur kal, meksika yemekleri güney amerikalı sayılır mı tartışması başlat, son kuru fasulyeni yüz yıl önce pişirmiş ol ama bu soru tam da akşam yemeğinde kuru fasulye hayal ettiğin öğleden sonraya denk gelsin. ki, evde kuru fasulye sevmem. kuru fasulye dediğin kocaman kazanlarda pişer, demlendikçe güzelleşir."
"üstelik tam da 'performative' erkekliğin 'trendy' olduğu şu günlerde."
"bu da ancak benim gibi 'düz' kahve içen, ne bulursa yiyen birinin başına gelirdi zaten."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder