24 Şubat 2023 Cuma

bir defa

o 'bir defa'yı şimdilik bir kenara bırakırsak babamdan hiç şiddet görmedim. bırakın vurmayı, elini dahi kaldırmadı.

çünkü babam çocuklarına şiddet uygulayan babalardan değildi. ne de gücünü kendinden güçsüzler üzerinde deneyen insan müsveddelerinden.

uslu bir çocuk muydum bilmem ama babam, "dur" derse durur, "yapma" derse yapmaz, "gel" derse giderdim. dururdum, çünkü, "babamın bir bildiği var," diye düşünürdüm. yapmazdım, çünkü ona hürmetim, saygım vardı. gelirdim, çünkü bir evladın babasından çekinmesi gerektiği kadar ben de babamdan çekinirdim.

yine de aslan payı babamındı. var sayalım bir hata yaptım. ya da yaramazlık. ve gol olması gereken şut kale direği vazifesi gören vazoyu devirip kırdı. babam, "en azından vazodan kale direği olmayacağını anladın" benzeri cümleler kurar, başka da bir şey söylemezdi. fırsat olursa, "sana bir tokat atsam ya da bir ceza versem o vazo geri gelecek mi," minvalinde bir kaç cümle daha gelirdi belki.

ne yalan konuşayım, eğer vazo kırdımsa bir defa kırdım şu pek de kısa sayılmayacak ömrümde.

ama bir defa.

evet, o 'bir defa'...

ilkokul birinci sınıftayım. vakit öğleye yakın. sabahçı olduğum hâlde evde olduğuma göre hafta sonu olmalı. elimde defter, kitap yatak odasının sımsıkı kapalı kapısının önünde bekliyorum. kapıyı çalacak cesareti yol boyunca döke saça gelmişim sanki.

kararsızım, babamın bir kaç günün yorgunluğu ve uykusuz bir gecenin ardından sabaha karşı yattığını biliyorum çünkü.

yine de girdim. en küçük sese uyanan babam buna da uyandı. beni fark edince kocaman gülümsedi. hatta yanına gireyim diye yorganı kaldırdı.

yatağın kenarına oturup, "öğretmenimiz, müfredatta geri kaldığımızı söyledi. yalnızca bir arkadaşımız okuma yazmayı tam olarak öğrenmiş. bu yüzden ebeveynlerimizden yardım almalıymışız," dedim.

yattığı yerden doğruldu. yastığını dikleştirip geri yaslandı ve beni yanına çağırdı. ve anlatmaya başladı.

bazan "ya sabır" dedi. bazan "mum dibine ışık vermiyor dedikleri doğruymuş". beni kendisiyle dalga geçmekle bile suçladı hatta. yalan değil, bir kaç defa da enseme vurdu.

sonuç mu? ismail'in ardından okumayı öğrenen ikinci öğrenci ben oldum.

ama kendimi birinci sayarım.

22 Şubat 2023 Çarşamba

dakika ve skor

"duştan akan tatlı suya birkaç damla tuzlu su karıştı."*


*:josé saramago, mağara

19 Şubat 2023 Pazar

bir küçük 'anna karenina ilkesi' denemesi

olacak olan olur. olsun diye evren işbirliği yapar çünkü. olmayacak olan da olmaz. tek bir bahane yeter de artar.

*
kaldı ki, içinde 'deneme' geçen başlıkları severim. "gün ortasında ellerin üzerine bir yorum denemesi" mesela.

15 Şubat 2023 Çarşamba

acıda ve yenilgide ortaklık

hâl ve gidiş notu günden güne düşen bir topluluğa dönüştüğümüzü biliyorum. her yerde yozlaşma ve çürüme. bir yerde bir fidan boy atmaya görsün herkes bir bahaneyle üstünde tepiniyor.

öfkelendiğim, kırıldığım o kadar çok olay oldu ki kim bilir kaç defa, "bu çark dönüyorsa ve buralar alev alev yanmıyorsa geçmişte yaşayanların hatırına ve gelecekte yaşayacakların yüzü suyu hürmetine," dedim.

kabul, küfür de ettim. ama yalnızken...

boşuna, "güzel insanlar, güzel atlara binip gittiler," ağıdı yakmıyoruz yani.

en kötüsü de ayrışmak. zamanın ruhuna göre bir kelime tercih edersek: kutuplaşmak...

her konuda o kadar hızlı ve derin ayrışıyoruz ki anlatmaya kelimeler yetmez. başkası görse şaşırır ama bizim normalimiz bu.

futbol, inanç, kadın hakları, yaşam tarzı, cinsiyet eşitliği, sokak hayvanları, hatta ve hatta dünyanın en iyi tenisçisi, gelmiş geçmiş en iyi futbolcu gibi bizimle ilgisi olmayan konularda bile kolayca kamplara ayrılıyor, köprüleri atıyor, gemileri yakıyoruz.

ahlâk gibi mutlak olan bir şey de bile ayrışan bir topluluğuz, daha ne olsun. "ama onların ahlâkı" diyecekler çıkacaktır. gitsinler, bu konuyu daha iyi çalışsınlar.

ama yaklaşık on gün önce yaşadığımız acı tecrübeden sonra gördüm ki en azından bir şey kalmış elimizde: acıda ve yenilgide ortaklık.

kamplaşmak için en ufak fırsatı bile kaçırmayan insanların nasıl birlik olduğunu gördüm az da olsa faydalı olabilmek, bir yaraya merhem olmak umuduyla.

zaman zaman, "bu çark dönüyorsa ve buralar alev alev yanmıyorsa geçmişte yaşayanların hatırına ve gelecekte yaşayacakların yüzü suyu hürmetinedir," dediğim aklıma geldi.

ama "bugünden de umutluyum artık". itiraf ederim.

5 Şubat 2023 Pazar

dakika ve skor

"Ne var, diye seslenirken uyanmakta güçlük çekiyoruz. Rüyadayız. Başımızda bulutlar, yeni sürülmüş uçsuz bucaksız bir tarlanın ortasında saban oyuğu içinde, bir yanımız toprağın altında, diğer yanımız üzerinde kalacak şekilde uzanıyoruz. Bir bacağımız toprağa batmış vaziyette, diğeri ise henüz dışarıda. Hâlâ gayet net hatırlayabildiğimiz iri ve yumuşak kar taneleri, hafif engebeli arazinin kıvrımlarını doldururken her şeyin üzeri örtülüyor: Otlar, pulluk, ağaçlar gibi, bizlerin çoktan el çektiği, ancak büyük olasılıkla halihazırda varlığını sürdürmekte olan tüm diğer nesneler de kara gömülüyor. Nihayet kar, son ana dek kapkara bir taş misali dimdik duran ikinci bacağımızın üzerini de örtüyor. İyi ki bitti, diye düşünüyor ve gömülüyoruz. Unutuluşumuz başlıyor. Ancak şimdi kapıyı çalarak bizi tekrar kendi yanlarına, yukarıya çekiyorlar. Evet, diye sesleniyor ve sürüne sürüne doğruluyoruz; bizi neden rahatsız ediyorsunuz?"*


*: gert hofmann, körler kıssası

3 Şubat 2023 Cuma

el ele

geçen gün marketten çıkmış, okulun önündeki durağa doğru yürüyordum. beklediğim biri vardı, orada buluşacaktık. parkın yanındaki durak da olurdu ama yürünecek mesafe azalmadığı için bir durak daha gitmenin manası yoktu.

"hem de bir kaç dakika kazanmak harika olurdu" demeyi ve şu sıkıcı hayatın orta yerinde 'oley'ler eşliğinde bir meksika dalgasına vesile olmayı isterdim ama öylesi bir buluşma değil.

biraz ileride, karşıya geçerken bana da yardımcı olacak trafik lambasında bekleyen bir çift gördüm. adamı tanıyordum. daha doğrusu bir kaç defa görmüşlüğüm vardı.

hayatı çözmüş, bu hayattan bir halt olmaz diyen bir hava kalmış aklımda. bazan çocuk kalmış, büyümemiş diye düşündüğüm, bazan giymek için seçtiklerine ve sakallarının bıyık bölgesini sarıya boyayan sigara tutkusuna bakarak ulus baker'e benzettiğim de o kısa sürede zihnime uğrayıp geçti.

görebildiğim kadarıyla yanındaki kadın da kendisi gibi elli yaşlardaydı. belki de altmış. ya da kırklarındalar. belli bir yaştan sonra bunu anlamak o kadar zor ki.

selamlaşmamak ya da küçük de olsa sohbetleşmemek için değil ama muhabbetlerini bozmuş olmamak için biraz yavaşladım. ne de olsa sonraki yeşilde geçebilirdim. vaktim de vardı.

yeşil yanmış olmalı ki hareketlendiler. elele tutuşuyorlardı. "sevgili yapmış/ sevgilisi varmış/ evli miymiş/ ne zaman evlenmiş" benzeri bir sürü tespit aynı anda topluca zihnimden geçip gitti.

bu durum başka zaman, başka insanlar olsa da dikkatimi çekerdi. belli bir yaşın üzerindeki insanların birbirine temas etmesi hoşuma gider. her zaman da gitmiştir. çünkü bizim evde öyleydi. hatta, bu düşüncemi bir arkadaşıma söylediğimde, görmüş geçirmiş bir edayla "nerden biliyorsun uzun bir ilişkiye ya da evliliğe rağmen olduğunu? belki de ilişkileri yenidir?" diyerek kelimenin tam manasıyla beni paylamıştı ya da ağzımın payını vermişti.

ah! durağa gidiyorlarmış. nadir görülen bir durum aslında. o yönde sadece iki durak, duraklar arasındaki mesafe de kısa olduğu için insanlar bunu pek tercih etmez çünkü.

anlayacağınız durakta yalnızca ikisi vardı. sabırsız çocuklar gibi durağın -durak demeyelim de yirmi yirmi beş metrelik kaldırım diyelim-, ilk gördüğüm andaki heyecanlarıyla sohbet ederek bir ucundan diğerine yürümeye başladılar.

evet, tahmin ettiğiniz gibi: el ele...

ama her dönüşte diğer eli tutarak.

sizi bilmem ama ben en az on tura şahit oldum.

1 Şubat 2023 Çarşamba

günün sorusu: dans ve eşlik

merak ediyorum da, gerçekten dans etti mi aşkın sonuna kadar o kadınla o erkek?

yoksa aşk dedikleri şey, bir mahalleden bir başka mahalleye taşınırken diğerine eşlik etmek miydi yalnızca?