12 Kasım 2025 Çarşamba

gösterilmeyen yaşlar

buradan başlamak iyi olabilir.

farkında mısınız? ortalık -hatta insanlık- yaşını göstermediğini iddia eden/ söyleyen/ düşünen insanlarla dolu.

bir süreliğine iddia edileni/ söyleneni/ düşünüleni doğru kabul edelim ve bu kabul üzerine yürüyelim yolun geriye kalanını.

eğer kimse yaşını göstermiyorsa nasıl oluyor da, neyi ölçü alarak bu düşünceye ulaşıyoruz? çünkü, bu insanlar kırk yerine otuz, otuz yerine yirmi gösteriyorsa o zaman kırk yaşındayken ölçü almamız gereken görünüş otuz, otuzken de yirmi yaşın görünüşü demektir. o hâlde herkes kendi yaşını gösteriyor olmaz mı?

belki de herkes yaşını gösteriyor, sadece genetik şifrelerinin ya da hayatın hışmına uğrayan, kendine dikkat etmeyen bir kaç garip yaşça büyük gösteriyordur.

yok efendim, yaşını göstermeyenlerin ölçüsü yüz yıl önce savaştan çıkmış fakir ve gariban anadolu yiğitleri, iki yüz yıl öncesinin sanayileşmeyi devrim sanan işçi sınıfı, vaktinden önce büyümek zorunda kalmış ebeveynlerimizin kuşağı ise yaşını göstermeyenlerle aramızdaki mesafe en az bir kaç ton vardır.

istesem de anlatamam.

6 Kasım 2025 Perşembe

nazire

o muhteşem türküye, daha doğrusu türkünün "ayağında potini var/ zengin mi sandın" dediği yere nazire. anonim.

"elinde ayfonu var/ zengin mi sandın?" 

4 Kasım 2025 Salı

tarz

bu ara, adını bakmadan yazamadığım macar yazar lászló krasznahorkai'ın direnişin melankolisi'ni okuyorum. nobelden bağımsız listemdeydi. ama lászló krasznahorkai bu yılki nobeli alınca sırasını öne aldım.

bir nehri hatırlatan uzun, upuzun cümlelerle anlatıyor derdini. menderesler geliyor aklıma. usul usul, kıvrıla kıvrıla ovayı aşıp denizine yol alan bir menderes. zaman zaman bu yavaşlık beni metinden koparıyor ama hissi yerinde duruyor. anlatı geri planda akmaya devam ediyor.

bazan aklıma bir şey geliyor, gugıllı gençlere soruyorum. onlardan birinde, anlatı tekniği hakkında konuşuyordu:

"bir stil bulmak benim için hiç zor olmadı çünkü onu hiç aramadım. münzevi bir hayat yaşadım. her zaman arkadaşlarım oldu ama sadece birer birer. ve her arkadaşımla, birbirimizle sadece monologlar halinde konuştuğumuz bir ilişkimiz vardı. bir gün, bir gece ben konuşurdum. ertesi gün veya gece o konuşurdu ama diyalog her seferinde farklıydı çünkü birbirimize çok önemli bir şey söylemek istiyorduk ve eğer çok önemli bir şey söylemek istiyorsanız ve arkadaşınıza bunun çok önemli olduğuna ikna etmek istiyorsanız, noktalama işaretlerine veya noktalara değil, nefeslere ve ritme, ritim, tempo ve melodiye ihtiyacınız vardır. nu bilinçli bir seçim değildir. bu tür bir ritim, melodi ve cümle yapısı daha çok karşımızdaki kişiyi ikna etme isteğinden kaynaklanır."

1 Kasım 2025 Cumartesi

ferahlık

arabayı bekir amca kullanıyor, babam yan koltukta. ben de arkada, tek başına oturuyorum.

gergin ve endişeliyim. laf aramızda korkuyorum da. suçlu değilsem de masum sayılamayacağımı içten içe biliyorum çünkü.

ne konuşuyorlar bilmiyorum. duyuyorum ama sesler kelimeleşmiyor. eskilerden, şimdiden, belki gelecekten. bekir amcanın her defasında kısa süren yurtdışı denemelerinden başka aralarına mesafe girmemiş ne de olsa.

babam bir ara geriye döndü. "ben senin bu konuda suçun olmadığını biliyorum," dedi. "velevki olsun, ben yanındayım. her zaman yanındayım."

sonrası ferahlık.

çok ferahlık.