28 Haziran 2022 Salı

günün sorusu: sen

benim ben. ya sen, sen misin?

26 Haziran 2022 Pazar

iyi ya da kötü insanlar

artık büyüyen değil yaşlanan bir adama evrildiğim şu günlerde bazı konularda kararlı -hadi ifadeyi eksiksiz kullanalım; tutucu- olduğumu biliyorum.

mesela, "iki cümle sonra lafı doğum saatine getiren bir kızla olmaz". "cümlelerinin arasına 'bir gün vejetaryen oldum, hayatım değişti,' diyerek reklam alan kızla"rla da.

soranlara, "ben, aynı benim," diye cevap versem de değiştiğimi de biliyorum.

elbette değiştim. hayatı "sinema- rüya- masal" saç ayağı üzerine kurabileceğimi düşünmüyorum artık. ya da çokça tekrar ettiğim gibi, kadınlara anlatacak hikâyem olsun diye değil okumayı, okurken olduğum adamı sevdiğim için okuyorum.

ve değişmeye devam ediyorum galiba. ya da değiştiğimi fark ediyorum.

önceden insanlar -en basit ayrımla- iyi ya da kötüydü benim için. artık böyle bir etiket yok.

biliyorum ki, her insanda her şey, bütün hâller mevcut. dolayısıyla hem iyilik hem de kötülükler. sadece iyi dediklerimizde iyilikler, kötü dediklerimizde kötülükler daha fazla ya da ön planda.

hepsi bu.

24 Haziran 2022 Cuma

paralel evrenler: on altı

iki yazar.

biri edebiyatçı, diğeri felsefeci.

biri ispanyolca yazan arjantinli, diğeri fransızca yazan romen.

ilki dünyanın en büyük yalancısı borges, ikincisi her şeye, kendine bile karşı cioran.

dağlar aşıp bir koyakta buluşuyorlar adeta: 'intihar'da.

borges, "ölümü beklemek yerine intihar" tavsiyesine, cioran, "neden cioran kendini öldürmedi?" sorusuna benzer yanıtlar veriyor. 

"intihar etmek mi? lugones'in dediği gibi, 'hayatımın olduğu gibi, ölümümün de efendisi olmak istiyorum'. ve intihar etti. intihar etmeyi birçok defa düşündüm, her zamankinden daha mutsuz olduğum anlarda… ve ayrıca, gözünü kaybettikten sonra, hayatını da kaybettiğinde ne olduğunu anlamak için, öyle değil mi? sonraları, intihar etme fikrine sahip olmanın yeterli olduğunu düşündüm. şimdiyse, fazla yaşlıyım ve artık çok geç diyorum kendi kendime. ölüm her an gelebilir. ama hâlâ kâbuslarım ve gerçekleştirmek için iki ya da üç yıla ihtiyaç duyduğum projelerim var."

"bunun cevabı burukluk adlı kitabımda bulunuyor: intihar fikri olmasa, kendimi çoktan öldürmüş olurdum. (...) gençliğimden bugüne kadar her gün bu fikirle, intihar fikriyle yaşadım. daha sonra da, şimdiye kadar, ama belki de aynı yoğunlukta değil. ve eğer hâlâ hayattaysam, bu fikir sayesindedir. hayata ancak bu fikir sayesinde tahammül edebildim, benim desteğimdi: 'hayatın senin elinde istediğin zaman kendini öldürebilirsin.' bütün çılgınlıklarıma, bütün aşırılıklarıma da böyle katlanabildim. ve yavaş yavaş bu fikir bir hıristiyan için tanrı neyse benim için o hale geldi, bir destek; hayatta bir sabit noktam var."**


*: ramón chao'nun gerçekleştirdiği bu söyleşi bin dokuz yetmiş sekizden. fakat çok sonra, iki bin bir yılında le monde diplomatique'de yayınlanmış.
**: bin dokuz seksen altı. almanya'da yayınlanan haftalık dergi die zeit'ın on beşinci sayısı için cioran'la söyleşen ise fritz j. raddatz.

21 Haziran 2022 Salı

yorum

goodreads'de sine adlı kullanıcının veba geceleri'ne dair yorumundan, daha doğrusu o yorumda açtığı parantezden ilhamla:

muhatabınızı alın karşınıza ve oyununuz başlasın: her köpek çetesi belirdiğinde, her 'bazan' dendiğinde, her yeni evli çift sevişmesinde bir öpücük; orhan pamuk bir karakter olarak belirdiğinde üç öpücük.

hatta masumiyet müzesi'nden başlayın paralel okumaya. bölüm: altmış dokuzdan...

*

bahsi geçen 'parantez' ise bu: "minik bir orhan pamuk kitap kulübü kurup "orhan pamuk drinking game" geceleri organize edesim var. her köpek çetesi belirdiğinde, her "bazan" dendiğinde, her yeni evli çift sevişmesinde birer küçük shot; orhan pamuk bir karakter olarak belirdiğinde üçer shot!"

17 Haziran 2022 Cuma

dakika ve skor

"Sapsarı yaz başladı. Ben galiba sevmiyorum güneşi.. Gri gök, puslu hava, yalnızlıklı meyhane.. Bunlar daha çok hoşuma gidiyor. Eskiden yazın geldiğini de bilirdim. Önce özlerdim, sonra sıcaklık, mavilik, aydınlık taşıyan bir yolcu gemisi gibi limana girdiğini, demirlediğini görürdüm. Şimdi artık görmüyorum. Yoldan geçen bir tanıdığın gülümsemesi gibi, bir an görünüp kayboluveriyor yaz."*


*: edip cansever - iki satır, iki satırdır (alev ebüzziya'ya mektuplar: 1962-1976)

15 Haziran 2022 Çarşamba

hepsi, aynı anda

"sen," dedi, adam. "dünyada ne varsa istiyorsun. daha da kötüsü, aynı anda istiyorsun."

ve bu senin en büyük kusurun. kusur demeyelim de çarmıh belki. bir türlü sırtından atamadığın.

11 Haziran 2022 Cumartesi

ikarus

bir babanın oğluna ikarus'u ve aşkı anlatırken görüldüğüdür:

"herkes güneşe fazla yaklaştığı için düştüğünü söylüyor ama uçtu, anlıyor musun oğlum, uçabildi. şayet bir kaç saniyeliğine bile kuş olabildiysen düşmek önemli değildir."

aşk da öyle...

8 Haziran 2022 Çarşamba

atışma - yirmi bir

ülkemizin ilk bloggerlarından tezer özlü, "burası bizim değil, bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi,"* dedikten sonra mikrofonu şu dünyada 'bir ediplik yer' kapladığını iddia eden güzel şaire bırakıyor:

"sevgide sevgisizlik, sevgisizlikte sevgi arıyan insanlar ülkesi burası."**


*: yaşamın ucuna yolculuk
**: iki satır, iki satırdır (alev ebüzziya'ya mektupların ikincisi)

7 Haziran 2022 Salı

lacivert konvers

geçen gün bir defa daha "hayatımın son konversi"ni aldım. lacivert. çünkü,  gri - lacivert - gri - lacivert ... şeklinde giden sıralamada sıra  lacivertteydi.

kendimi genç hissetmek ya da genç göstermek için yapmıyorum bunu. öyle olsa gri ya da lacivert değil kırmızı alırdım.

çok rahat çünkü. hafif, basit ve pratik. üstelik, benim gibi sandalet sevmeyen biri için yaz günlerinde ondan rahatı yok. ne yani, parmak arası terlik mi giyeyim?

"hayatımın son konversi" bahsine gelirsek, bundan uzun zaman önce, "bundan sonra konvers giymem herhalde. bu, hayatımın son konversi," diyerek bir tane almıştım. sonrasında da, ne vakit yeni bir tane alacak olsam o ifadeyi andım. hepsi bu.

son olarak, gözlerinin önüne converse giyen bir fener bekçisi getirip, "ıyy!.." diyenler varsa, öyle yapmadan önce, şehrin ortasında yaz kış demeden salomon marka trekking ayakkabısı giyip, onları kışın jack wolfskin su geçirmez montla, yazın da ütü istemeyen kısa kollu gömlekle kombinleyen araştırma görevlisi ve doçent tayfasını gözlerinin önüne getirsinler.

şimdi, "ıyy!.." diyebilirsiniz.

5 Haziran 2022 Pazar

prolog

beş haziran iki bin on bir, pazar. sicilya. ama her şey geçen yaz başladı. geçtiğimiz yaz.

3 Haziran 2022 Cuma

günün sorusu: yaklaşık sekiz dakika

güneş ışığı dünyaya sekiz dakika on dokuz saniye civarında ulaşır. başka bir deyişle, birileri güneşin şalterini indirse bile yaklaşık sekiz dakika daha hayatımız değişmeden kalacaktır.

diyelim ki bu oldu ve anında haber aldınız. o 'bonus' sürede ne yapardınız?

1 Haziran 2022 Çarşamba

bizden içeri

iyi tanıdığımız, iyi tanıdığımızı düşündüğümüz birinin olmaması gereken bir yerdeki mevcudiyetine şahit oluruz bazan. şaşırmamak gerektiğini biliriz de şaşırmaktan kendimizi alamayız. biliriz, çünkü "insanlar aya benzer". şaşırırız, çünkü "bir yüzleri daima karanlıkta kalır".

yanımızdaki hâlini biliriz de evde, yatak odasında, yemek yaparken, araba kullanırken, bir odada tek başına delirirken nasıl birisi olduğunu bilemeyiz.

kız evi terk eder, kocası için "pırlanta gibi çocuktu," deriz. "acaba başkası mı var kızın hayatınds?" oysa o çocuk bizim yanımızda pırlanta. evde, yatak odasında, yemek yaparken, araba kullanırken, bir odada tek başına delirirken nasıl birisi, kim bilir?

bir başkası gece uyurken kocasının üzerine kaynar su döker. oysa 'melek gibi'dir, nasıl olabilmiştir olanlar? evet, onu da bilemeyiz evde, yatak odasında, yemek yaparken, araba kullanırken, bir odada bir başına delirirken...

ama şunu biliriz; insanlar sadece deliliğin, cinnetin tohumlarını değil her şeyin ihtimalini taşır içinde. doğru, biz de...

bizi durduran da çoğu zaman toplumsal, seküler ya da dini kurallar ve kendi kendimize koyduğumuz sınırlardan başkası değildir. bazan da çocukluktan bu yana edindiğimiz, yıllarla sınırlarını belirlediğimiz kişiliklerimiz mani olur bize. "vişne seviyor olmak vişneli pasta sevmeyi gerektirmez," deriz mesela.

/benim ölçüm ise bir soru: değer mi? duvara tosladım, uçuruma yuvarlandım ama "değer" cevabını verdiğim hiçbir yoldan geri dönmedim. düştümse kendim düştüm./

başladığımız yere dönersek. biz insanız. içimizde azize de var orospu da. iyi, kötü. kirli, temiz. durduğumuz yere razılık, bilmediğimiz dünyalara merak.

içimizde deliliğin ve cinnetin tohumları var. yeşerecek iklim ve toprak bekleyen, hatta arayan ihtimaller denizi...

bu yüzdendir bir ilişkide edilgen olmayı tercih eder diğerinde etken oluruz. birinde duvarlar çınlatan kahkahalar, diğerinde sanki fazlası ayıpmış gibi tebessüme sığdırılmış gülmeler. birinde üstte, diğerinde altta oluşumuz. birinin tarihçesini tutarız da diğerinde nerede, nasıl tanıştığımızı unuturuz.

"çok değiştin" diye suçladıklarımız değişmemiş, o ana kadar geri planda tuttukları yanlarını, fikirlerini, tarzlarını 'er meydanı'na sürmüştür yalnızca. bambaşka bir hayatı değil, o güne kadar yaşamayı tercih etmedikleri bir hayatı seçmişlerdir.

tam da bu yüzden yanında kendimiz olabildiğimiz insanlar, bizi en çok sevenler ya da en çok sevdiklerimiz değil bizi yargılamayan ve olduğumuz gibi kabul eden, başka bir deyişle bizi dar bir çerçeveye hapsetmek yerine özgürleştirenlerdir.

çünkü aklımızı terk etmek, doğrularımızı unutmak ya da inançlarımızdan soyunmak olmasa bile arzumuz, eğer istersek terk edebileceğimizi, unutabileceğimizi ya da soyunabileceğimizi bilmek muazzam bir konfor.