28 Mayıs 2021 Cuma
ölebilmek
26 Mayıs 2021 Çarşamba
ellerinden belli olur bir kadın*
24 Mayıs 2021 Pazartesi
ikna
21 Mayıs 2021 Cuma
dakika ve skor
19 Mayıs 2021 Çarşamba
ağlamak
"ağlamak bir muammadır."
twitter, facebook, instagram ve hatta whatsappin durum mesajı hanesi... sosyal medyanın her türü için ne kadar işlevsel bir cümle değil mi? görüntü olarak güzel, kısa ve vurucu olduğu kadar romantik ve vaatkâr üstelik.
belki biz ölümlüler paylaşsa bir şey olmaz ama sarışın, renkli gözlü yazar müsveddesi e.ş(49), gönül adamı ve ailemizin terapisti kemal sayar, takip edememe hastalığından mustarip büyük türk düşünürü dücane beyfendi, aylık çıkan "mizah-edebiyat: ikisi bir arada" dergilerinden birinde iki satır yazısı çıktı diye yazar sıfatıyla gelin güvey olan tiplerden bir tanesi ya da ilahiyatçı kızlara kıyafet ve makyaj malzemesi satan çok takipçili hesaplardan biri paylaşsa binlerce beğeni alır, kitaplara epigraf olurdu.
"tırnak içi" olması boşuna değil bu arada. çünkü başkasından aldım. sandığınız gibi bir şiirden, nihayete erdiğinde boş gözlerle ekrana ya da perdeye bakakalacağınız bir filmden ya da yaz günleri için kitaplığımızda hazır ettiğimiz aşk romanlarından değil ama.
bilimsel bir kitaptan. daha doğrusu charles darwin'in notlar'ından. en doğrusu ise günlük niyetine tuttuğu bin sekiz yüz otuz sekiz tarihli not defterinden bir alıntı bu. darwin henüz otuz yaşında. beagle seyahatinin üzerinden iki yıl geçmiş. yüzmüş yüzmüş evrim fikrinin kuyruğuna gelmiş. insanoğlunun maymundan geldiğini ikna olmuş ama henüz bunu halka ilan etmemiş.
gülme mevzuunu düşünürken, insanların gülünce tıpkı babunlar gibi köpek dişlerini sergilemelerine bakarak gülmemizin ve gülümsememizin izlerinin maymunların yiyecek bulduklarında diğerlerini haber verme yönteminden kaynaklanabileceğini fark etmiş:"konuya bu şekilde yaklaşmak önemli, gülmek, ulur gibi sesler çıkarmayı değiştirdi, gülümsemek gülmeyi değiştirdi. diğer hayvanlara çeşitli türlerde müjdeli haber vermek için ulumak, avın varlığının bildirilmesi keşfi. belli ki tüm bunlar yardımlaşma arzusundan doğmuştu."
sonra bu düşüncenin devamı gelir, ama darwin, ağlamanın neyin değişmiş hali olduğunu bulamaz. ve bunu üç kelimeyle itiraf eder: "ağlamak bir muammadır."
yoksa, "ağlamak, bozkırı ikiye bölen tren yoluna arkadaş telgraf tellerine asılı kalmış eski bir uçurtma kalıntısıdır," mı demeliydi?
17 Mayıs 2021 Pazartesi
filistin meselesi ve gösterdikleri
yıllar önce, "ister tarihin tanıdığı bir hakla kendilerine rezerve edilmiş saysınlar ister dünya savaşlarının ikincisinde çektikleri acıdan cesaret bulsunlar, zorbalıkla kurulan ve yaşatılan israil devletinin varlığı insanlık ayıbıdır," demiştim. tekrar ediyorum.
sözüm sıradan halka değil. çünkü aralarında göğüslerinin sol yanında mangal gibi yürek taşıyanlar da var. vicdan ve ahlâk sahibi, onur ve adaletten nasiplenmiş.
ama vicdan, ahlâk, adalet yoksunu bu devlet hâlâ yerli yerinde. dilerim, yok olsun.
*
aramamak için yeminler ettiğimiz, dahası aramamanın başta kendimiz olmak üzere herkes için daha hayırlı olduğu durumlarda bile elimize telefonu aldığımızda geri duramaz o aramayı yaparız ya...
tam da öyle.
*
bütün bu olan bitende, hayatı kaybedenler, yıkıntılar arasında hayata tutunmaya çalışan küçücük çocuklar, zorla, hukuksuzlukla ya da hileyle evleri, toprakları ellerinden alındığı için kamplarda yaşamak zorunda kalan filistinliler, kutsal gördükleri yerlere yapılan saygısızlığı seyretmek zorunda bırakılan müslümanlar kadar içimi acıtan başka bir boyut var.
anlayabilsem, kendime açıklayabilsem içimdeki acı azalacak. ama anlamıyorum. anlayamıyorum.
mesela, üstün ırk hayali kuran bir manyağın aile büyüklerine yaşattığı acıları unutup kendilerini "seçilmiş" sayan yahudileri, faşist devletlerinin kara propanganda ile tehlikede olduklarına ikna ettiği israil halkını anlayabiliyorum.
mesela, antisemitizm tasmasını mecburiyetten boynuna takan ama bugünlerde gönüllü taşıyor izlenimi bırakan alman siyasetinin bayraklarının yanına israil bayrağı asmasını anlayabiliyorum.
mesela, hıristiyan batının biraz da "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" edasıyla olaylara modern haçlı seferi gibi bakmasını anlayabiliyorum.
mesela, -utanç duysam da- siyasi doğruluk ile insani doğruluk arasındaki farkı anlayabiliyorum.
mesela, amerika başkanının diyet ödeme fırsatını kaçırmayışını anlayabiliyorum.
mesela, kültürel iktidarın kucağına oturmuş sanatçı tayfasının korkusunu, o iktidara para aktaran merkezlerden aksi bir emir gelmediği için susmalarını anlayabiliyorum.
mesela, acıları yarıştırmanın hem ayıp hem de saçma olduğuna inandığı için diğerlerinde olduğu gibi bu bahiste de cümle kurmayanları anlayabiliyorum.
mesela, herhangi bir bahaneyle islamdan ve müslümanlardan nefret etmeyi seçenleri anlayabiliyorum.
mesela, bambaşka bir halkın faşisti olduğu için başka halklara olanlara aldırmayanları anlayabiliyorum.
mesela, işlerine geldiği, içten içe hoşlarına gittiği için bosna'da olan bitene ses çıkarmayan, dahası göz yumanların filistin'de yaşanan acılara da benzer biçimde yaklaşmalarını anlayabiliyorum.
ama. ama. ama...
hayatın türlü alanlarında, dost meclisinde, whatsaap gruplarında, sosyal medyada, tezlerinin ithafında, kitaplarının "sunu"larında ateşler içindeki notre dame için ağıt yakanların ateşler içindeki mescid-i aksa için susmasını, hayvanlar ve bitkiler için ağlayanların filistinli çocukları kayıtsızlıkla izlemelerini, her türlü tercih koruma altına alınsın diye renkli bayraklar altında toplananların yıkıntılar altındaki bedenlere kayıtsızlıklarını, 'siyah'ların yaşamına verdikleri değeri filistin halkından esirgeyenleri, "küresel ısınma tehlikesi"ni işaret eden kuzey avrupalı bir kızın altyazılı konuşmalarını başka bir alemden gelmiş ilahi mesaj gibi dinleyenlerin aynı yaştaki filistinli kızların kanlar içindeki bedenlerine herhangi bir filmden trajik bir sahne gibi bakmasını anlayamıyorum.
anlatmaya da çalışmayın. başaramazsınız.
kaldı ki, anlayabildiklerimi de affediyor değilim. sadece, "körlüklerinin bahanesi, kötülüklerinin bir felsefesi var," diyorum kendi kendime.
*
son tahlilde. yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde olan biten bu ayıpta taraflar umrumda bile değil. israil'e yahudi din devleti olduğu için değil işgalci ve zalim olduğu için lanet ediyorum. arap ya da müslüman oldukları için değil mazlum oldukları için filistin halkının yanındayım.
bu vahşet karşısında "ama" diye(bile)nler ise aynaya bakmasın derim. zira orada ya ruhu hasta ya da haysiyet yoksunu birini görecekler. tatları kaçmasın.
13 Mayıs 2021 Perşembe
bayram harçlığı
nisan ayının "ayların en zalimi" olduğunu da "nisan sonu çocukları"nı da unutmadım elbette. sadece, önü bayram nasıl olsa diyerek, biraz küs biraz keyifsiz, unutmuş gibi yaptım.
bayram harçlığını ayırdım ama. bir de furkan çalışkan'dan çalarak -biraz da bozarak- bir dize armağan etmek isterim: "haberin bile yok oysa istanbulun en güzel kızısın"!..
şimdi ikinci sıraya gerileyenler düşünsün.
*
liverpool'un efsane teknik direktörü bill shankly'nin en ünlü cümlesini, yani "birinciysen birincisindir, ikinciysen hiçbir şey" dediği yeri hatırlatmaya gerek yoktur herhalde.
10 Mayıs 2021 Pazartesi
oyunbaz
6 Mayıs 2021 Perşembe
üçüncülük mücadelesi
4 Mayıs 2021 Salı
içimizdeki yangınlar
senaryosunu levent cantek ve volkan sümbül'ün beraber yazdığı, yerinde bir tercihle çağan ırmak'a emanet edilen yeşilçam dizisinin dördüncü bölümü. bölümün başı.
ateş film'in kurucusu, sinema aşığı, yapımcı semih ateş'i kolundan tutup durduran eski eşi, bitimsiz aşkı, sinema oyuncusu mine kocaman gözleriyle ona bakıp, "adam, o tarafa gitme. o taraf yanlış," diyor.
"semih!... semih... ben senden yanayım, ateş'im. tamam, duramadık. savrulduk, biliyorum. ama sen de şunu bil. sen üzülürsen en çok benim içim yanar."
*
hatta bir şarkısı da var. yani, şarkısı olsa bu olurdu: madrigal - seni dert etmeler