*
birden bire herkes evlenmeye başlamıştı. çok geçmedi, boşanma haberlerini duymaya başladık. boşanmaların en büyük sebebi evli olmak ne de olsa.
üzüldük, "üzülme," dedik. sevindik, "artık benimsin bebeğim, sadece benim," dedik. bazan "her işte bir hayır vardır," bazan "emin ol, daha iyi olacaksın". "o ciciyse sen daha cicisin" de...
ama şunu fark ettim: ebeveynleri ayrılmış arkadaşlar çoğunluktaydı boşanmaya karar verenler arasında. başka bir deyişle annesiyle babası ayrılmış olanlar daha kolay boşanma kararı alıyordu.
*
bunun başka bir versiyonu da anne ve babası arasındaki ilişkiyi ilişki tanımı olarak alıp tekrar edenlerdi.
babası maaşını annesine mi teslim ediyordu o da eşine teslim ederdi. annesi babasına sormadan hiçbir şey yapmaz mıydı o da yapamazdı. annesi ve babası birbirine temas etmeyen, el ele tutuşmaktan bile imtina eden insanlar mı o da kaçınırdı. annesi babası birbirine sesini yükselten çiftlerden ise o da bunu yapmakta sakınca görmezdi.
*
ve pilav...
diyelim ki pilavı lapa seven, ağız tadından azade annesi yüzünden -o, ıslak demeyi tercih etse de- pilavların lapa, hatta risotto kıvamında yapıldığı bir evde büyüyen ve pilavı öyle seven bir çocuğun nihayetinde adam gibi bir pilavla karşılaştığında yaşadığı şok.
dahası şiir gibi bir pilava verdiği tepki: bu pilav kötü.
*
diyeceğim o ki, neyi doğru neyi yanlış yaptığımız kadar karşılaştığımız, muhatap olduğumuz insanların neye alıştıkları da önemli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder