20 Temmuz 2025 Pazar

çocuk

"baba," dedi, çocuk. "sen de çocukken, büyüdüğünde kız arkadaşın olunca onunla yapacaklarını hayal eder miydin?"

"elbette. herkes böyle hayaller kurar. yalnız kaldığında, uyumaya çalışırken."

"hatta derste öğretmenler bir şey anlatırken."

"sen nasıl hayaller kuruyorsun?"

"onunla, seninle geçen yaz yaptığımız bisiklet gezintisinin aynısını yaptığımızı."

"evet, o çok güzel bir geziydi."

"güzeldi."

"gerçi, seninle yaptığımız her şey güzel bence."

"ama su çok pahallıydı."

"o sadece suyun ücreti değildi. rahat koltukların, sessiz ve sakin ortamın, manzaranın, şehrin keşmekeşine karışmadan dondurma yemenin bedeli de dahil o fiyata."

"evet."

"üstelik, anlatacak bir hikayemiz oldu."  

"dünyanın en pahallı suyunu içmiş olabiliriz."

gülüşmeler falan...

18 Temmuz 2025 Cuma

tehlikeli şiirler - yetmiş dört

bugün tehlikeli şiirler okuyalım leyla
hans magnus enzensberger'den bir şiir* mesela

Mutlu sözcüğünün
ifade edildiği
an'ın
hiç bir zaman o mutlu an olmadığından.
Susuzluktan ölenin susuzluğunu
hiç bir zaman dile getirmediğinden.
İşçi sınıfının dilinde
işçi sınıfı sözcüğü bulunmadığından.
"Çaresiz olanın"
çaresiz biriyim
deme havası olmadığından.
Orgazm ile orgazm
birbiriyle bağdaştırılamadığından.
Ölenin "şu anda ölüyorum"
deme yerine
ancak anlamadığımız
silik bir ses çıkardığından.
Ölüleri dehşet haberlerle
rahatsız edenlerin
hayatta olanlar olduğundan.
Sözcüklerin geciktiği
ya da çok erken geldiğinden.
Yani konuşanın bir başkası
her zaman bir başkası olduğundan
ve adı geçenin
sustuğundan.

*: şairlerin yalan söylemeleri için diğer gerekçeler, çeviri: ulla- bekir karadeniz

15 Temmuz 2025 Salı

yazarlar ve yazdıkları

günümüz

gölün sırrı (jenny erpenbeck), lüzumsuz kadın (rabih alameddine), wedding barikatları (klaus neukrantz)...

sırayla okuduğum son üç kitap(tı).

ilk ikisi beklentilerimi karşılarken, üçüncüsü beklentilerimin çok altında okuma keyfi verdi. öyle ki, bazı özel sebeplerle beklentiye girmeden okuma listeme dahil etmiştim.

ama bu üç okumanın peş peşe gelmesi bir fark edişe sebep oldu:

j.erpenbeck yetenekli, yeteneğini belli bir disiplin altında kullanan ve "araştırmacı, belgeci" bir yazar.

r. alameddine kalemi çok güçlü, okuduklarından beslenen "birikimli" bir yazar.

k. neukrantz ise "aktarıcı" bir yazar. olan biteni edebiyattan uzak bir tavırla vakanüvis edasıyla yazan bir anlatıcı.

üç farklı yazar profili.

eskiden, çok eskiden

bu fark ediş beni bambaşka bir yere götürdü. aydınlanmamın başlangıcına.

öykücü'nün oku diye verdiği kitaplar arasında güller kitabı (beşir ayvazoğlu) ve modernleşme sürecinde moda ve zihniyet (fatma karabıyık barbarosoğlu) de vardı.

/ikisi de muhteşemdir, beni ben yapan kitaplardandır./

daha sonra b. ayvazoğlu'nun başta aşk estetiği olmak üzere bir çok kitabını daha okudum. f.k. barbarosoğlu'nun ise sadece bir kitabını. yazarın öyküleri de olduğunu öğrenince okuduğum acı deniz.

ama bana yetti. ilk kitap ne kadar başarılı ise öyküler o kadar vasattı. hatta kötü. ne diye öyküye bulaşmıştı ki? hâl böyle olunca da başka bir kitabı kitaplığıma girmedi.

zamanı biraz ileri alalım

bir kaç yıl önce, -tek başına bir yazıyı ve üzerinde çokça konuşulmayı hak eden- malik aksel biyografisi evimizin ressamı'nı okuyordum.

titiz çalışması ve güçlü kalemiyle bir defa daha gönlümü kazandı beşir ayvazoğlu. sonra dedim ki, "iyi f. b. barbarosoğlu gibi yapmamış." 

"yıllardır yayın dünyasının içinde olmasına rağmen -bir kaç küçük deneme göz ardı edilirse- 'ben de şair olcam, roman yazcam' diye tutturamamış. en iyi yaptığı işi yapmaya devam etmiş." 

şüphesiz, bu gösteri çağında ortaya koyduğu külliyat kadar büyük bir başarı bu.

10 Temmuz 2025 Perşembe

tut beni düşmeden*

rica ya da "dakika ve skor":
"bir şeyler olacak belli bu
tut beni düşmeden"

6 Temmuz 2025 Pazar

salinger için iki anlatı

john fowles'ın günlüğünden bildiriyorum. günce, birinci cilt 1949-1965.

/eylül, bin dokuz yüz altmış üç... fowles, koleksiyoncu'nun amerika'daki tanıtımı için birleşik devletler'e gider. kitap, time'ın çok satanlar listesinde üçüncü, filmi için de senaryo çalışmaları hızla devam etmektedir.

davet üzerine daha on yaşındayken kendisine muazzam bir servet miras kalan ve annesiyle halası arasındaki vesayet davası yüzünden 'zavallı küçük zengin kız' olarak bilinen gloria vanderbilt'in evine misafir olur. artık elli yaşında olan bu kadına hissettiği sempati ve yakınlığı saklamaz. öyle ki, amerika notlarının büyük kısmını o ziyarete ayırır./

salinger'la ilgili anekdotlar o kadının şahitliği...

"gloria'nın bir kız arkadaşı salinger'a mektup yazıp, bileklerini keserek intihar etmek istediğini söylemiş. adamın cevabı, "derin kes ve soğuk suyun altında tut," olmuş. "kan daha çabuk akar." kız hâlâ yaşıyor. başka bir hikâyede de salinger'a uzun ve ifadesi bozuk mektuplar yazan bir kızla ilgili. adam bir gün ona yazdığı cevapta, "senin kadar kötü yazan bir kızla tanışmak istemiyorum," demiş. bir kaç yıl sonra çavdar tarlasında çocuklar çıkmış. kız o günden beri, "ama bunlar benim mektuplar!" diye sızlanıp duruyormuş."

4 Temmuz 2025 Cuma

far ışıkları

sebebinin yolu şaşırmış bir şoför olduğunu sonradan anlayacağımız bir çift ışık huzmesi gecenin karanlığını aşıp yanımıza kadar uzandı, ağaçların yapraklarında gezindikten sonra soğuk ve şeffaf bir işaret parmağı gibi bahçe duvarına ve bahçe duvarını kesintiye uğratan ferforje kapıya biraz şüpheyle, biraz tereddütle dokundu.

2 Temmuz 2025 Çarşamba

açıklamak

bazan bir şey olur. kötü bir şey. bir kaza. trajedi. ya da felaket.

duyunca üzülürüz, belki de üzerinden atlar geçeriz. ama bir an durur ve sanki mümkünmüş gibi açıklamaya girişiriz o kötü şeyi. kazayı. trajediyi. ya da felaketi.

"pek dalgındır o. karşıdan karşıya geçerken dikkat etmemiştir." "belliydi öyle olacağı. kendine pek güveniyordu çünkü." "çok aşıktı." "okumadan imzalamıştır." "ömer iyi çocuktu ama bir kusuru vardı. insanlara fazla güvenirdi. şimdi olsa söylerdim, 'ömer,' derdim. 'her ihanet, sevgiyle başlar.'"*

böyle yapmakla olan biteni mantıklı bir zemine oturtmak değildir derdimiz. sadece, hayatta her şeyin mümkün olduğunu, aynı şeyin bizim de başımıza gelebileceği gerçeğini unutmak, hiç olmazsa zihnimizden uzaklaştırmak isteriz.

çünkü, ne yaparsak yapalım olayların tesadüfi doğasıyla yaşamayı bir türlü öğrenemedik. bu yüzden, nedenleri sıralamamız, olanlara açıklama getirmeye çalışmamız. başarmak ise aynı şeyin bizim başımıza gelmeyeceğine inanmamızı sağlar.

ne de olsa farklıyız biz. olay yerinden uzakta ve güvendeyiz. karşıdan karşıya geçerken önce sola, sonra sağa, ardından tekrar sola bakar, yol müsaitse öyle geçeriz karşıya.

*
bir de, dünyadaki bütün felaketlerin kendi başına geldiğini sananlar var.

ki düşman başına.


*ezel, elbette ezel.

27 Haziran 2025 Cuma

dakika ve skor

"Non fui, fui, non sum, non curo.
Yoktum, varım, olmayacağım, umurumda değil.
Roma mezarlarında rastlanan en yaygın cümle budur.
Müslüman mezarlarındaki yazılar genellikle Allah ve peygamberleri öven yazılardır: Esirgeyen ve bağışlayan Allah'ın adıyla. Yeri ve göğü yaratan Allah'a şükürler olsun. Dualarımız Cebrail'e, tüm melekler, İbrahim, İsmail ve Muhammed ve tüm peygamberlere, Muhammed'in kızına, karısına, kuzenine, lisedeki en iyi arkadaşına, eczacısına. Şaka yapıyorum elbette. Müslüman mezarlarında da çok muazzam yazılar gördüm.
Peki ya benim mezarımın taşı, acaba ne diyecek yazısı? Sayısız ihtimal, sayısız seçenek var.
"Bu mezarda yatar Aaliya, hiç gerçekten yaşamamıştır aslında, hâlâ yalnızdır, korkar hâlâ."
"Hiç kibirlenme ölüm, anca bir toz zerresidir öldürdüğün.""*


*: rabih alameddine, lüzumsuz kadın

24 Haziran 2025 Salı

pilav

evet, yine pilav bahsi. ama bu defa biraz farklı.

*

birden bire herkes evlenmeye başlamıştı. çok geçmedi, boşanma haberlerini duymaya başladık. boşanmaların en büyük sebebi evli olmak ne de olsa.

üzüldük, "üzülme," dedik. sevindik, "artık benimsin bebeğim, sadece benim," dedik. bazan "her işte bir hayır vardır," bazan "emin ol, daha iyi olacaksın". "o ciciyse sen daha cicisin" de...

ama şunu fark ettim: ebeveynleri ayrılmış arkadaşlar çoğunluktaydı boşanmaya karar verenler arasında. başka bir deyişle annesiyle babası ayrılmış olanlar daha kolay boşanma kararı alıyordu.

*

bunun başka bir versiyonu da anne ve babası arasındaki ilişkiyi ilişki tanımı olarak alıp tekrar edenlerdi.

babası maaşını annesine mi teslim ediyordu o da eşine teslim ederdi. annesi babasına sormadan hiçbir şey yapmaz mıydı o da yapamazdı. annesi ve babası birbirine temas etmeyen, el ele tutuşmaktan bile imtina eden insanlar mı o da kaçınırdı. annesi babası birbirine sesini yükselten çiftlerden ise o da bunu yapmakta sakınca görmezdi.

*

ve pilav...

diyelim ki pilavı lapa seven, ağız tadından azade annesi yüzünden -o, ıslak demeyi tercih etse de- pilavların lapa, hatta risotto kıvamında yapıldığı bir evde büyüyen ve pilavı öyle seven bir çocuğun nihayetinde adam gibi bir pilavla karşılaştığında yaşadığı şok.

dahası şiir gibi bir pilava verdiği tepki: bu pilav kötü.

*

diyeceğim o ki, neyi doğru neyi yanlış yaptığımız kadar karşılaştığımız, muhatap olduğumuz insanların neye alıştıkları da önemli.

22 Haziran 2025 Pazar

metallica tişörtü

evde ses olsun istedim. öyle başladı.

kolayıma geldiği için televizyonu açıp, youtubeu seçtim. dua lipa icrası, konser kaydı wind of change ile yola çıktım. nasıl olsa yol yokuşlara, sapaklara, reklamlara uğrasa da devam ederdi. etti de...

yutuptaki çocuklar güzel bir çalma listesi yapmıştı benim için. bir ara 'hetfield reis'in sesini duyunca işi gücü bırakıp ekrana kilitlendim. konser kaydı. bu seneden. yedi mayıs.

nasıl kalabalık. kalabalık nasıl da coşkulu. altmış küsur yaşındaki james hetfield nasıl artist. saçlar kısa, bembeyaz, minare yıkılmış saçlar kısalmış, ama karizma, pardon mihrap yerli yerinde.

dekor sade. şarkı enter sandman. kamera seyirciler arasında geziniyor. her yaştan seyirci var. başarı denilen kavramın bu olduğunu düşündüm: bir kaç kuşağa temas etmek.

ve bir metallica tişörtü almak istedim. bu istekle hiç metallica tişörtüm olmadığını hatırlamak aynı anda geldi. lebowskifest tişörtlerini saymazsak baskılı ya da yazılı tişört tercih etmedim hiç. hatta markasını reklam etmek zorunda kalmadığım tişörtleri seçtim ya da markasını ifşa eden logo ne kadar küçükse o kadar çok tercih sebebi oldu benim için.

ama o an metallica tişörtü almak istedim. sadece o an. sonra durdum, düşündüm, vazgeçtim.

siyah tişört üstüne kareli, kısa kol gömlek giyen rakçı amcalar gibi görünmek istemem çünkü. hele yaşını başını almış ama genç görüneceğim diye kırk yıllık bıyığını kesen muhafazakâr amcalar gibi hiç görünmek istemem.

yanlış anlama olmasın diye tekrar ediyorum: amacım rakçı ya da genç görünmek olsa dert etmem.

ama sanılmaktan nefret ederim. derdimin bir sevdiğim bir grubun hatırasına saygıdan, güzel bir şarkının, harika bir konser ortamının motivasyonundan başka bir şey sanılmasından.

evet, insanların düşüncesini takmak değil bu. yanlış anlaşılmaktan nefret etmek.

19 Haziran 2025 Perşembe

günün sorusu: cümleler

cümleleri insanlar mı deneyip, arayıp sonunda buluyor, yoksa tersi mi oluyor, cümleler biri gelsin de onu alsın, kullansın veya altı çizili satırlara dönüştürsün diye bekliyorlar mı bir köşede?