bugün tehlikeli şiirler okuyalım leyla
murat güzel'den kış gelmedi* mesela
*: fayrap, iki bin on dokuz - şubat
murat güzel'den kış gelmedi* mesela
"Uyanırdık o atmacanın kanat sesiyle, kesik soluğuyla ürperten
keskin ayaz, sabaha and içerek, çatarak kalın kaşlarımızı,
karşımızda yükselen göğsü çimenli dağa bakardık uzun uzun
"dağı dolanan rüzgar bugün de getirmedi" dedi biri, "senden hiçbir koku,
hiçbir iz, hiçbir endişeyle sıkışmadı kalbimiz, ya yağmur hiç yağmazsa
hiçbir korku, hiçbir kuşku: çürüyecekse çürür tuzlu toprağa düşen tohum da"
sürekli sürmeye izini o çığlık çığlığa büyüyen ışığın, bakarken yamaca
gözlerimizde kanat çırpan atmacanın soluk siluetleri
"Hiçbir ordu yok üstelik dağın ardında,
hiçbir ülke, hiçbir hayal işlemez o dağa,
nice ferhadı gömmüşler, bu mudur anlatılır hep böyle,
bu dağın göğsüne, elindeki biçimsiz kazmayla, kocaman
bir mezar kazmış kendine, büzülüp ölmek için şirin özlemiyle
şiirin özlemiyle nice yiğit kör olmuş baktıkça o dağa,
o dağda her güz yanan kocaman ateşler, kocaman ya!
o kıvılcımlarla yere kapanan nice bilge, nice afili battal cümle
zor bela çıktıkça konuşmayı çoktan unutmuş ağızlardan
bize hiç söylenmedi hem kaç ağıda konu edildi o dağın katlettikleri
rüzgar bile zor dokunuyorken belki ürkerek, belki gülümseyerek
belki ufarak parmaklarıyla biçimsiz çalıları ölçerek"
Kaç kez denedik aklımızı senin o büyülü, hep büyülü gözlerinde
kaç kez sürgün yedik, belki berzahtık sen ile ben birbirimize,
birbirimizi birbirimizden geçerek denedik, büyük körlük, büyük ürperti
belki çelimsiz, belki körpe, belki hep gülüyordu o dağ bize
kim anlatacak şimdi içimizdeki o en eski, o en kadim kini
kim uyandıracak sabahı yine erkence, güneşi öpe öpe
kim özleyecek köklerinden sökülmüş o ağaçların serinliğini
o ökse otlarıyla bürünmüş akça söğütleri, dutları, meşeyi
büyük öğretmeni bahçede boy gösteren bütün bitkilerin
bütün şüphelerin, tereddütlerin, öfkelerin ötesinde
belki o büyülü dağ hep içindeydi lime lime olmuş bu yoksul gömleğin
Aramızda sessiz bir dağ ama beklediğimiz kış yine gelmedi"
*: fayrap, iki bin on dokuz - şubat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder