28 Eylül 2021 Salı
schopenhauer'in kirpileri
24 Eylül 2021 Cuma
o an
21 Eylül 2021 Salı
güzel yanılgı
17 Eylül 2021 Cuma
benzer işler
15 Eylül 2021 Çarşamba
zamanlama
13 Eylül 2021 Pazartesi
dakika ve skor
10 Eylül 2021 Cuma
atışma - on sekiz
7 Eylül 2021 Salı
minger adası'na veda
ya da biten şeylerin verdiği hüzün.
veba geceleri'ni pazar günü bitirdim. kahvaltıdan sonra, koşmaktan önceydi. hatta son sayfalara kahvaltıdan arda kalan bir kaç bardak çay eşlik etti.
aç parantez... genelin aksine kitapları "iyi-kötü" ya da "sevdiğim-sevmediğim" diye ayırmam ben. "bir daha okumayı istediğim kitaplar" ve "bir daha okumayı istemediğim kitaplar" diye ayırmayı tercih ederim. sevmediğim bir kitabı ikinci defa okumak istemem elbette ama sevdiğim her kitabı da yeniden okumak isteği oluşmaz içimde. söz gelimi murakami. her kitabını merakla ve keyifle okudum ama sadece imkansızın şarkısı'nı yeniden okumak isterim, bir başkasını asla. louis ferdinand céline'in gecenin sonuna yolculuk'u için ölürüm ama taksitle ölüm'ü bırakın yeniden okumayı kitaplığımda görmeye bile tahammül edemiyorum. yine son zamanlarda keyifle okuduğum ve çok sevdiğim rüzgârın gölgesi'ne de yeni bir mesai ayıracağımı sanmam... kapa parantez
veba geceleri'ni, orhan pamuk'un ayrı bir lisanla, tıpkı kendisi gibi anlattığı "yıllar sonra" başlıklı son kısmı saymazsak beğenmedim. hâlâ ve hâlâ romanın bir tarihçiyi konuşturan usta bir yazar tarafından değil bilgisi çok ama kalemi zayıf bir tarih profesörü tarafından yazıldığını düşünüyorum. yine, romanın aceleye getirildiği konusundaki fikrim de daha kesinleşmiş olarak yerli yerinde.
bu acelenin sadece hikâyeye ve kurguya değil editöryal katkıya da etki ettiği açık. aksi takdirde, doktor nuri ve pakize sultan ağustosun sonuna doğru pazarda, "sepetler içinde taze çilek, erik ve kiraz" göremezdi. tıpkı aynı günlerde şehri gezerken gördükleri "ağaçlardaki kirazların kırmızıları" gibi.
asıl facia ise bambaşka bir yerde. bundan hiç kimsenin bahsetmiyor oluşu ise tuhaf. ya çok satan ve yüzlerce insana da reklam niyetine bir şeyler yazsın diye ücretsiz gönderilen bu kitap okunmuyor ya da ahbap çavuş ilişkisi gereği susuluyor.
kitapta bir oda var. salgının tartışıldığı, bilgilerin toplanıp değerlendirildiği, duvara asılı minger haritasına vakaların işaretlendiği vs... bu odaya anlatıcı/yazar kurulduğu andan itibaren "epidemiyoloji odası" diyor. şu an ergen olsa kızları etkilemek için, "beni epistemiyolojik yalnızlığımla başbaşa bırak, üzerine kan sıçrasın istemem," cümlesini kuracak bir okur olarak buna itirazım yok. ama anlatıcı/yazar elli birinci bölümde, üstelik aynı bölümde iki defa "epidemiyoloji odası" demişken (sayfa:316-317), birden bire "salgın odası" demeye başlıyor (sayfa:319) ve romanın sonuna kadar öyle devam ediyor.
sonra da vnf. ikna olmuyor.
doğan ölüyor, sayılı günler geçiyor. sayfalar tükendi, her macera gibi bu da bitti. boksör ayaklanması, abdülhamit'in polisiye merakı, minger adası'nın kuruluşu ile cumhuriyetimizin kuruluşu arasındaki benzerlikler tarzı tarihi bilgiler için elime alabilirim ama veba geceleri'ni yeniden okuyacağımı sanmam. çünkü, kesin olarak "bir daha okumak istediğim kitaplar"dan biri olamadı.
ama kitap bittiğinde, bir daha göremeyeceğimiz bir manzaraya son defa bakarken ya da bir daha görüşemeyeceğimizi içten içe bildiğimiz bir tanıdıkla vedalaşırken hissedilen karşı konulamaz hüznün aynısını hissettim.
adeta, aziziye'nin güvertesinde pakize sultan'ın sağ omzunun üzerinden ben de baktım:
"aziziye adanın kuzeyinden güneyine uzanan yüksek eldost dağları boyunca ilerlerken, pakize sultan volkanik sivri tepeleri görebildi. sonra ay bulutların arkasına girdi ve her şey kapkaranlık oldu. pakize sultan minger adası'nı bir daha göremeyeceğini düşünüp kederlenirken, arap feneri'nin yanıp sönen soluk ışığını fark etti. tam o anda ay bulutların arasından çıktı ve kale'nin sivri külahlarını ve arkadaki muhteşem beyaz dağı gördü. çok kısa sürdü bu, çünkü ay yine kayboldu. pakize sultan minger'i belki son bir kez daha görebilirim diye karanlığın içinde yaşlı gözlerle baktıktan sonra kamarasına döndü."
6 Eylül 2021 Pazartesi
önemsiz- üç
merak edenler için bir...
*
eğer bir şiir*, "yazın bittiği her yerde söylenir" diyerek başlıyor ve "aşkın uyumadığı her yerde söylenir" diyerek nihayetleniyorsa arada ne dediğinin bir önemi yoktur.
*:ülkü tamer, yazın bittiği
3 Eylül 2021 Cuma
otopark
1 Eylül 2021 Çarşamba
tehlikeli şiirler - elli üç
Kadın gider ve bunun şiir olduğu söylenirkadın gider ve bir şair doğar bundan(Ben hangi kadından şair olduğumu bilirim)"Yazın bittiği her yerde söylenir"se*kadının gittiği de her yerde söylenirkadın gittiği her yerde şiir diye söylenir:Kadının gittiği yazın bittiğidir, her yerdeyaz biter kadın giderse, bunun sonu şiirdir,yazın sonu şiirdir, şiirdir aşkın sonu...Şehir her semtiyle yazın peşine düşseyaz uzar bundan ve aşklar da nasiplenir,yazın peşinde şehir, kadının peşinde şiireylülün semtine kadar böyle gidilirBir gecede gittimdi hazirandan eylüleeylül yazdan terkedilmişti, şiirse hazirandakadın tarafından terkedildi o söylenceye:Bütün oğullar anneyi bir şiire terkeder!O kadın beni terkederse şair olurumoğul olduğum kadın sakın beni terketme,şiirdir söylenir, yazdır biter, kadındır giderBütün kadınlar şiiri bir kadına terkeder!*Ülkü Tamer'in "Yazın Bittiği" şiirinden