4 Mayıs 2010 Salı
günün sorusu:öykü - şiir
neden öyküye yaklaşmak ya da bir hikayesi olmak şiir için kusur sayılıp ayıplanırken, şiire kaçan bir öykü baştacı edilir?
hidden*
seri katil bahsi aklıma bütün zamanların en sevilen seri katili dexter'ı düşürdü haliyle. dördüncü sezonun bitişinden bu yana bunca zaman geçmişken ve de çok karanlık bir dexter'ın bizi beklediğine inandığım yeni sezona daha çok varken 'ailemizin seri katili'ne selam edelim.
o, adaletten bir şekilde kaçanları kendi yöntemleriyle cezalandırırken fonda çalan müziklerden biri. tek kusuru ise kısa sürmesi...
*:dexter- soundtrack, hidden
o, adaletten bir şekilde kaçanları kendi yöntemleriyle cezalandırırken fonda çalan müziklerden biri. tek kusuru ise kısa sürmesi...
*:dexter- soundtrack, hidden
seri katiller
ya da alt başlık olarak, neden bizim coğrafyadan seri katil çıkmaz?
neden bilmem ama yüce basınımız farklı zaman aralıklarında aynı silahla kurbanın bedeninde aynı tarzda tahribat bırakarak cinayetler işlenmişse, cinayetlerin işleniş tarzı birbirine benziyorsa, kurbanlar ortak özelliklere sahip kişilerden seçiliyorsa ve nihayet ölen iki kişi dahi olsa ortada bir 'seri' var diyerek bu katilleri 'seri katil' diye etiketleyip onlara yıldız muamelesi yapıyor.
geçtiğimiz günlerde izmir'de işlenen cinayetler için yapılan da bundan farklı değildi. aynı basın, bir kaç yıl önce gittikleri yol boyunca bir kaç benzin istasyonu çalışanını öldüren, aldıkları uyuşturucudan uçmuş iki katile de aynısını yapmışlardı.
filmlerden sadece çocuklar değil, sanırım haber yapan arkadaşlar da etkileniyor.
oysa bu, bizim coğrafyada ol(a)mayacak bir şeye öykünmekten başka bir şey değil. çünkü bizden seri katil çıkmaz. ve bunu söylerken sadece amerikan filmlerinde gördüğümüz tarzda sofistike cinayetler işleyemeyiz demeye çalışmıyorum. sebeplerim daha çok.
seri katil profiline bakalım ilk olarak. araştırmalar genellikle otuzla otuz beş yaş arası beyaz, protestan, anglo-sakson erkek tayfasını işaret ediyor. bu da bizim coğrafya için sünni, beyaz türklere denk düşüyor. çoğunlukla bu profil o yaşlarda evlidir, evli değilse de ebeveynleriyle yaşıyordur ki, anlayacağınız tek başına kalıp hayaller kurmasına imkan olmadığı gibi cinayet de planlayamaz.
kabul edelim, biz hayallerden ve hayal etmekten yoksun bir topluluğuz. öyle yol haritasını kutsal kitaptan, dante'den yola çıkarak yapabilecek bir vatan evladı olduğunu sanmıyorum. eğer ben varım diyen varsa tehlikeli oyunlar bir başlangıç için hiç fena değil. kaldı ki ince ince işlenmiş, yıllar boyunca harfiyen uyabilecek bir plan yapabileceğimizi de sanmıyorum.
en önemlisi, biz de öyle bir ego var ki iki cinayet sonra bilerek yakalanırız. bakın ben ne yaptım; görün ve beni takdir edin diyerek...
neden bilmem ama yüce basınımız farklı zaman aralıklarında aynı silahla kurbanın bedeninde aynı tarzda tahribat bırakarak cinayetler işlenmişse, cinayetlerin işleniş tarzı birbirine benziyorsa, kurbanlar ortak özelliklere sahip kişilerden seçiliyorsa ve nihayet ölen iki kişi dahi olsa ortada bir 'seri' var diyerek bu katilleri 'seri katil' diye etiketleyip onlara yıldız muamelesi yapıyor.
geçtiğimiz günlerde izmir'de işlenen cinayetler için yapılan da bundan farklı değildi. aynı basın, bir kaç yıl önce gittikleri yol boyunca bir kaç benzin istasyonu çalışanını öldüren, aldıkları uyuşturucudan uçmuş iki katile de aynısını yapmışlardı.
filmlerden sadece çocuklar değil, sanırım haber yapan arkadaşlar da etkileniyor.
oysa bu, bizim coğrafyada ol(a)mayacak bir şeye öykünmekten başka bir şey değil. çünkü bizden seri katil çıkmaz. ve bunu söylerken sadece amerikan filmlerinde gördüğümüz tarzda sofistike cinayetler işleyemeyiz demeye çalışmıyorum. sebeplerim daha çok.
seri katil profiline bakalım ilk olarak. araştırmalar genellikle otuzla otuz beş yaş arası beyaz, protestan, anglo-sakson erkek tayfasını işaret ediyor. bu da bizim coğrafya için sünni, beyaz türklere denk düşüyor. çoğunlukla bu profil o yaşlarda evlidir, evli değilse de ebeveynleriyle yaşıyordur ki, anlayacağınız tek başına kalıp hayaller kurmasına imkan olmadığı gibi cinayet de planlayamaz.
kabul edelim, biz hayallerden ve hayal etmekten yoksun bir topluluğuz. öyle yol haritasını kutsal kitaptan, dante'den yola çıkarak yapabilecek bir vatan evladı olduğunu sanmıyorum. eğer ben varım diyen varsa tehlikeli oyunlar bir başlangıç için hiç fena değil. kaldı ki ince ince işlenmiş, yıllar boyunca harfiyen uyabilecek bir plan yapabileceğimizi de sanmıyorum.
en önemlisi, biz de öyle bir ego var ki iki cinayet sonra bilerek yakalanırız. bakın ben ne yaptım; görün ve beni takdir edin diyerek...
2 Mayıs 2010 Pazar
tek cümle
kan ter içinde heceledikleri bir ömrün tek cümle bile etmediğini bilenlere hiçbir teselli fayda vermez sonsuz yalnızlığında dünyanın.
1 Mayıs 2010 Cumartesi
bir mayıs, işçiler, fakirler ve muhammed ali
muhammed ali... dünyanın ilk ve tek şair boksörü.
durum böyle olunca antrenörü bundini onu şairce motive ediyor.
bin dokuz yüz yetmiş dört. zaire. aşağıdaki metni* okuyacak. peşi sıra george foreman'ı pataklayacak.
*
bugün bir mayıs... sadece işçi ve emekçilerin günü değil.
aynı zamanda zenginin malında fakirin de hakkı olduğunu hatırlamak için bir sebep.
*çeviren, çete dergisi için hakan albayrak. yeniden hatırlatan ise afili filintalardan murat menteş.
durum böyle olunca antrenörü bundini onu şairce motive ediyor.
bin dokuz yüz yetmiş dört. zaire. aşağıdaki metni* okuyacak. peşi sıra george foreman'ı pataklayacak.
*
"dans et şampiyon, kimsesizler yurdundaki yalnız çocuklar için dans et. çocuklar için salla yumruklarını.*
kiralarını ödeyemeyen işsizler için dans et. şu alçağın işini bitir!
meyhanedeki ayyaşlar için dans et şampiyon, kanserden ölen yoksul hastalar için, kefaletleri ödenmeyen sefil mahkumlar için, herkesin terk ettiği eroinmanlar için, kocaları olmayan gencecik hamile kızlar için. dans et şampiyon, savaş onlar için!
şu aşağılık herifin işini bitir, çenelerini dağıt hepsinin. düşkünler yurdundaki zavallılar için, emeklilik maaşı alamayan yaşlılar için, pis bir sokakta müşteri bekleyen yaşlı ve yorgun fahişeler için…
meyhanelerde oturmuş demlenen bütün yalnız kalpler için, bilardo salonlarındaki yalnızlar için, sokak köşelerindeki yalnızlar için. dans et şampiyon, savaş onlar için!
temizlik işçileri için salla yumruklarını; hava limanlarında, otobüs duraklarında, benzin istasyonlarında yerleri süpüren küçük insanlar için. savaş onlar için şampiyon. otellerde yatakları yapıp tuvaletleri temizleyen küçük odacı kızlar için dersini ver şu aşağılık herifin!
seni kurtaranlar senatör değildi, vali değildi, başkan değildi. sokaktaki insanlar kurtardı seni. şimdi sokaklar adına savaş, hadi evlat, işini bitir şu aşağılık herifin!
bu ring ikinize fazla. hadi bitir işini, suratını paramparça et. yoksullar adına şampiyon, yoksullar adına!
hadi yavrum salla yumruklarını! muhammet ali'yi hiç kimse yenemez, hiç kimse. sadece cassius clay yenebilir ama o da bu akşam aramızda değil.
dans et şampiyon, hadi oğlum dans et!"
bugün bir mayıs... sadece işçi ve emekçilerin günü değil.
aynı zamanda zenginin malında fakirin de hakkı olduğunu hatırlamak için bir sebep.
*çeviren, çete dergisi için hakan albayrak. yeniden hatırlatan ise afili filintalardan murat menteş.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)