19 Aralık 2022 Pazartesi

diziler, kitaplar ve ben

bu ara, the peripheral adlı diziyi izliyorum. henüz dördüncü bölümü bitirdim. fikrim sonra değişir mi bilmiyorum ama ayırdığım zamana değer. bir jeneriği var ki, dizi, "jeneriğini atlamadan izlediğim diziler" listesine yukarılardan girdi bile.

dizinin asıl zamanı iki bin yirmi dokuz. ya da ben öyle sanıyorum. karakterler küçük bir amerikan kasabasında yaşıyor. kablolar ve kafalarına taktıkları ve beyin dalgalarını algılayan başlıklar vasıtasıyla sanki gerçekmiş gibi bilgisayar oyunlarına dahil olabiliyorlar.

onlardan biri aslında oyun değilmiş. esas kız oyun oynuyorum sanırken, altmış yıl sonrasının londra'sına gidiyormuş.

o gidişlerin birinde, geriye dönmeden hemen önce polise yakalanmamak için oyundaki -ya da altmış yıl sonrasının londra'sındaki- arkadaşıyla öpüşmek zorunda kaldı. ama ne öpüşmek.

sonra da oyundan çıktı. kabloları ve başlığı çıkarmış yerinden kalkıyordu ki öpüşmenin görüntüleri zihnine doluştu. önce hareketi yavaşladı, sonra kendini geriye attı. gözlerini kapattı...

andan kopamamıştı. eteğine takılan böğürtlen dikenleri gibi onu önce durdurmuş, sonra geriye çekmişti. ya da o, o anı ve hazzı tekrar etmek istemişti.

tam burada yıllar evvel okuduğum bir anlatıyı, milan kundera'nın yavaşlık'ını hatırladım. özetle, hızın düşünmeye düşman olduğunu anlatarak başlayan, peşi sıra politika, haz, seçilmişlik gibi kavramlara temas eden bir metindi.

düşünmek isteyen ya da düşünen bir insanın farkında olmadan hareketlerini yavaşlattığını, düşünmek istemeyen ya da düşüncelerinden kurtulmak isteyen insanların ise hızlandığını söylüyordu.

bunu okuduktan sonra, "sevgilinle vedalaştıktan sonra geriye bak," dedim insanlara.

"eğer orada durmuş çektiği acıya rağmen gidişini izlemiyorsa ilişkinizi gözden geçir. eğer hızla ters istikamete doğru yürüyorsa önce sen terk et. zira, bir an önce senden, üzerinde bıraktığın etkiden kurtulmak istiyordur ya da ikinci bir randevusu daha vardır. belki de eşi ve çocukları..."

4 yorum:

pelinpembesi dedi ki...

Fazla dizi, film önerisi vermiyorsun vnf, hemen bu diziye bakacağım. Son paragrafta ki tespit doğru bence de..

mithad a. selim dedi ki...

müdürüm! geçmiş gün, çok fazla önüme düşünce hazır amazon üyeliği varken boşa gitmesin bari diyerek izlemeye başladım işbu diziyi. ne var ki daha birinci bölümün ortasına bile gelmeden bıraktım. çok fazla aksiyon, aşırı atraksiyon vs. öyle pc- playstaion oyunları da sevmeyen biri olarak erken havlu attım.
lakin senin yazını okuyunca bir şans daha verdim dün akşam.
sonuç; iki bölüm su gibi aktı.
psikolojide yahut sosyolojide ne etkisi denir buna bilemedim. ama gayet iyi gidiyor.
breaking bad dizisinde de aynısı olmuştu. (elbette kıyas kabul olmaz. yapılamaz. sadece şekil benzerliği ve benim dizi izleme kabızlığım)

son tahlilde; benim gibi et mi balık mı anlamadan diziyi bırakanlar varsa bir şans daha versinler..

muhabbetle.

verbumnonfacta dedi ki...

@pelinpembesi,
bunun bir kaç sebebi var. ilki, (bana özel sanıyordum ama yaşla ilgili bir durum olduğunu anlamış bulunuyorum) ne bulursam iştahla ve merakla izlediğim dönem geride kalmış bende. ikincisi, ekran başında daha çok spor karşılaşmaları için zaman geçiriyorum: ne zaman biteceği belli olmayan snooker, tenis, voleybol, bisiklet için yeterince ekran karşısında duruyorum. üçüncüsü de, izlediklerimden beğendiklerimi yazmaya kalkınca uzatıyorum konuyu. kısa kesmek de içime sinmiyor. en sonunda da, "ne yapıyorum ben?" diyerek, taslaklarda unutuluşa terk ediyorum.

oysa sıcak kafa nasıl da muhteşem. netflixde yayınlanan en iyi türk işi bence. adeta, "cinsiyetçilik teranelerine girmeden, süper güçlü kadın karakter, eşcinsel ya da siyahi karakter olmadan da bu platforma iş yapabiliyormuşsunuz," dedirtiyor.

@mithad a. selim üstadım,
siz her şeyin bir kaderi olduğunu iyi bilenlerdensiniz. bu da öyle olmuş. dilerim aynı keyifle tamam etmişsinizdir. ben şahsen ayırdığım zamandan razıyım.

bir de şu var: bence dizileri ya da filmleri 'devam etmemek' için açar olduk. o yüzden ilk on beş dakikada terk etmeler sık başımıza gelir oldu.

o yüzden bazan hile yapıp trt2den izliyorum filmleri. ki, vaz geçmek olmasın.

breaking bad ise, bambaşka bir şekilde ve şüphesiz çok uzun konuşmayı hak ediyor.

verbumnonfacta dedi ki...

kendi yorumu spame düşen ilk blog sahibi olabilirim.

yeni fark ettim.

bu vesileyle selamlar, sevgiler.