1 Aralık 2020 Salı

geriye kalan

bu günlerde sinema bir şenliktir'i okuyorum. onat kutlar'dan anı ve gezi notlarıyla bezeli sinema yazıları. yazıların yaş ortalaması elli yıl olmalı. zaten kitap da ilk olarak görücüye bin dokuz yüz seksen beş yılında çıkmış.

sinemayla arasına mesafe girmiş biri olarak bu kitabı sinema yazıları için okumadığımı itiraf ederim. zoltan fabri, visconti, fritz lang, antonioni vb., hatta bergman geride bıraktığım maceralar çünkü. geride bıraktığım derken onları aştığımı kastetmiyorum elbette. heyecanla ve açlıkla film izlediğim günlerdeki kadar merak etmediğimi, bir festivalin izlenecekler listesine kolay kolay filmlerini yazmayacağımı söylemeye, onlardan bir film izlemeden ölürsem gözüm açık gitmez demeye çalışıyorum.

bu kitabı daha çok araya sızan onat kutlar temasları, apansız bir rüzgârın parçaladığı bulutların arasından kendini gösteren güneş misali ortaya çıkan şiir güzelliğindeki onat kutlar cümleleri için okuyorum. ne zaman onlardan birine rastlasam, okumaya ara veriyor, başımı kitaptan kaldırıp uzaklara bakıyorum. uzaklardan dönüp arasına sağ işaret parmağımı koyduğum kitabın ön kapağına bakıyorum sonra.

orada, siyah- beyaz bir fotoğrafta bu dünyadan geçip gitmiş en güzel onat kutlar'ı görüyor gibi oluyorum. o gülümseme, o bakış. hani bir ara, "sanki fotoğrafı çeken sevdiği adammış gibi güzel. bir kadının ancak sevdiği adamın çektiği fotoğrafta çıkabileceği kadar güzel," demiştim ya bir fotoğraf için, öyle güzel. çünkü eşi filiz kutlar çekmiş. 

sonra bu güzel adamın artık yaşamadığını ve onu yaşamdan koparan olayı hatırlıyorum. katile katil d(iy)emeyen 'mahalle arkadaşları'nın yaşadığını ve köpekleşmenin tarihini yazmaya devam ettiğini. 

4 yorum:

Elisabeth Vogler dedi ki...

geçtiğimiz günlerde onat kutlar'ın yeni yayınlanan yurt dışı seyahatlerinde tuttuğu günleri aldım, adını görmek bile beni mutlu ediyor, değişik bir enerjisi var. burada görünce de hoşuma gitti çok, kitabı da not ettim :)

verbumnonfacta dedi ki...

sanırım kül'den bahsediyorsunuz. onu ben de listeme aldım. kül'de olduğunu tahmin ettiğim paris günleri az da olsa bu kitapta da var. yine bu kitaptaki festival izlenimleri filmlerden önce gezi notlarıyla başlıyor.

eğer okumadınızsa, ishak ve bahar isyancıdır'ı tavsiye ederim asıl. bahar isyancıdır'a şiir diyemedikleri için deneme demeyi uygun görmüşler ama iki kitap da nefis öykü toplamlarıdır.

Elisabeth Vogler dedi ki...

günlükleri yazacağıma günleri yazmışım, evet kül'den bahsediyorum. ishak ve bahar isyancıdır'ı okuyalı epey oldu, bahar isyancıdır daha fazla yer etmiş aklımda, belki yeniden dönüp bir okumalı. benim için türkiye öykücülüğünde hulki aktunç ve feyyaz kayacan'dan sonra gele önemli isimlerden biri onat kutlar

verbumnonfacta dedi ki...

özellikle bahar isyancıdır'ı çok sık alırım elime. baştan sona okumasam da, bazan bir cümle bazan bir paragraf, bazan da bir öyküsünü tamam ederim.

hulki aktunç ve feyyaz kayacan "duyduklarım"dan ama "bildiklerim"den değil. bakmalı o halde. bulduğum ilk fırsatta ramazan dikmen ve fikret ürgüp okumak istiyorum ama. onları da bildiğim için değil, bu ara çok övüldükleri ve neredeyse her yerde karşıma çıktıkları için.