25 Aralık 2020 Cuma

kül: roman değil günlük

hayata dair bir çok şey gibi onat kutlar adını da nazan bekiroğlu öykülerinden öğrenmiştim. nefis bir alıntıyla metne konuk olarak, "kim merak eder, niçin lâle sularıyla her gün yıkandığını isfahan sokaklarının?" diyordu. alıntı doğu-I adlı öyküsünden, kitap ise, bana, "iyi ki anadilim türkçe," dedirten kitaplardan bahar isyancıdır.

adının peşine düşünce sinema ilgisini öğrendim. merakım daha da çoğaldı. çünkü, hayatın sinema-masal-rüya sacayağı üzerine kurulabileceğine inanacak kadar çocuktum. geçenlerde de dediğim gibi, "çocukluk işte!"

sonra ölümünü ve nasıl bir unutuluşa terk edildiğini fark ettim. mahalle arkadaşları, katillerine katil dememek için onun hakkında konuşmamayı tercih ediyordu. konuşurlarsa öldüğünü, nasıl öldüğünü söylemek zorunda kalacaklardı çünkü. şefkatimden başka verecek bir şeyim yoktu, ben de onu verdim. okuru olabilirdim, öyle oldum. ben bahar isyancıdırcıyım ama ishak'ı okumayan kimse kalmamalı.

kül adını uygun gördüğü yarım kalmış bir romanı var, deniliyordu. kırmızı kedi yayınevi'nin, kül'ü ise onat kutlar'ın bin dokuz yüz altmış iki yılında, şubat ve temmuz ayları arasında avrupa'da (paris, valencia, barcelona, frankfurt ve cenova) geçirdiği günler sırasında tuttuğu notlardan oluşuyor. yarım kalmış, belki de hiç başlanmamış bir romana dair notlar da ihtiva ettiği için, "kül" üst başlığına itirazım yok ama altı aylık bir sürenin dökümüne "günlükler"den daha uygun bir isim bulunabilirdi. gezi notları mesela. ya da avrupa'da bir cevelan. ahmed midhat efendi'nin kulakları çınlasın.

bu sırada onat kutlar yirmi altı yaşında. ve tuttuğu notlar daha o yaşta takdir edilesi bir entelektüel donanıma sahip olduğunu haber veriyor. sadece mimari, sanat ve edebiyata dair görüşleri değil not aldığı alıntılar da dikkate değer. alıntıların çoğu fransızca olduğu için kitabın sonunda türkçe çevirilerine de yer verilmiş. dönemin imla kuralları doğrultusunda kaleme aldığı ve bugün hata(!) olarak görülebilecek kullanımlar da günümüz imlasına uyarlanmış.

sona doğru, "türkiye'de nelerle karşılaşacağımı hiç bilmiyorum. ama doluyum, güçlüyüm, kararlıyım. bu kez kendimden başka dayanağım olmadığını bilerek gidiyorum," diyor. -ki ben başkalarının yalancısıyım.- batı'da kazandığı bir alışkanlık olarak, artık sözünü sonuna dek söyleyebildiğini kaydediyor defterine ve sözünü de tutuyor.

bu kitap yarım kalmış bir romanın hikâyesi ve hiç şüphesiz onat kutlar'ın dünyasına açılan bir kapı.

ama asıl hikâye başka yerde saklı...bu defa metin celâl'in yalancısıyım.

bin dokuz yüz seksen sekiz yılının son ayları. attilâ ilhan yönetimindeki cönk dergisinde birlikte çalıştığı grafiker arkadaşı aziz yavuzdoğan ona bir defter getirir. kadıköy'de her pazar günü kurulan bitpazarında bulmuştur. eski, solmuş bir defter. okul defteri gibi ama sayfalarını çevirince okur-yazar birinin olduğu anlaşılıyor. birkaç sayfa alıntıdan sonra "yirmi sekiz şubat paris" başlıklı bir sayfaya gelince bu defterin günlük olduğunu anlıyorlar. pırıl pırıl bir türkçesi var defter sahibinin. yabancı terimleri ve adları da orijinal yazılışlarıyla kullanıyor. el yazısı okunaklı ve şık. birkaç sayfa sonra karşılarına "11 Nisan 1962" tarihi çıkıyor ama hâlâ yazarın kimliğine dair işaret yok.

günlükte anılan kişiler de önadlarıyla belirtilmiş. bu isimlerden yola çıkarak iz sürmek de mümkün değil. günlük yazarı her kimse edebiyatla da sinemayla da yakından ilgili. bergman'ı ustam diye anıyor. edebiyat eserlerinden alıntılar yapıyor, mimariden, sanattan söz ediyor. güçlü bir entelektüel bakışa sahip ve büyük olasılıkla kendi yazdığı, "kül" adlı bir roman hakkında fikir belirtiyor.

okudukça, günlük yazarının fransa, ispanya ve italya'yı kapsayan bir avrupa gezisi yaptığını ve paris'te bir süre kaldığını anlıyorlar. son sayfalarda ise bir isim listesi, bir öykü ya da romana ait planlar var. bunlar yazarın başta da sözünü ettiği "kül" adlı roman çalışmasıyla ilgili olmalı. türk edebiyatında bu isimde bir roman yok ama ilhan berk'in "kül" adlı bir şiir kitabı var. metin celâl kendisiyle mektuplaştığı için en azından defterin ilhan berk'e ait olmadığından emin.

"türk sinemasında senaryo sorunu" adlı bir yazının girişi var. bir paragraf yazılmış, ondan da bir sonuç çıkmıyor. sonra bir romanın önsözü var. ilerleyen sayfalarda el yazısı çalışmaları görülüyor, yeni alınmış bir dolmakalem denemiş olabilir, diye düşünüyor metin celâl. bu yazı alıştırmalarında hüseyin hacıbaşoğlu ve onat kutlar adlarına rastlıyorlar.

dergi toplantısında defteri inceleyen attilâ ilhan da onat kutlar'ın olabileceğini, içerik olarak da edebiyat ve sanatla ilgili olduğu için dergide kullanabileceklerini söylüyor ve özel konulara girmeden haberleştirmeye karar veriyorlar.

metin celâl onat kutlar'ın günlüğünün bitpazarında bulunmuş olmasından rencide olabileceğini de göz önüne alarak "bitpazarında bulduğumuz günlük acaba kimin?" başlığını atar ve yazıyı “sonuç olarak defterin sahibini tespit edici ve geçerli bir ipucu bulamamıştık. yine de kimin olursa olsun içten, güzel bir günlük. dergiler için ısmarlama yazılanlardan çok farklı. sayfalarımızda birkaç bölümünü yayımlamayı uygun bulduk. bakarsınız bu yazıyı okuyunca çıkar gelir de günlük gerçek sahibini bulur” diye bitirir.

ayrıca, "bir günlük sahibini arıyor" başlığıyla, orijinalleriyle beraber günlükten birkaç sayfa cönk'ün bir ocak bin dokuz yüz seksen dokuz tarihli sayısında yayımlanır. dergi çıktıktan birkaç gün sonra da onat kutlar arar ve günlüğün kendisine ait olduğunu, gelip almak istediğini söyler. aynı gün de gelir. yüzü kapkara, canının sıkkın olduğu bellidir. çay, kahve ikramlarını kabul etmez. defteri alıp başka bir şey demeden hemen gider.

merkez üs: https://www.hurriyet.com.tr/kitap-sanat/onat-kutlarin-kayip-gunlugunun-ilginc-hikayesi-41691964

2 yorum:

pelinpembesi dedi ki...

Onat Kutlar'ın İshak kitabını lise yıllarında elime geçmişti bir şekilde ve okumuştum. sonrasında kimdir bu yazar diye bakmış hazin ölümünü öğrenmiştim. Şu sıralarda da onu anmış olduk :(

verbumnonfacta dedi ki...

yeniden okuyun, derim. o hazin ölüme insanların verdiği tepki benim için bir turnusol kağıdıdır. bu vesileyle sevgili cüneyt cebenoyan'a da selam olsun. dilerim inandığı tanrı şefkatini ondan esirgemesin.