19 Ağustos 2019 Pazartesi

stefan zweig’ın intihar mektubu

birkaç hafta önce stefan zweig'ın intihar mektubu ile karşılaştım. zihnimde cevabı meçhul bir soru: hayat mı sanatı taklit eder sanat mı hayatı?

ama önce başka şeylerden konuşalım.

*

okumak ve okur olmak söz konusu olduğunda kendimle gurur duyduğum konulardan biridir stefan zweig. çünkü onu moda olmadan yıllar önce keşfetmiştim. eserleri, ilgi alanları ve duyarlılıklarıyla vazgeçilmezlerim arasına girmişti. en azından, bir dönem vazgeçilmez sanmıştım.

ilk okuduğum kitabı yıldızın parladığı anlar'dı. adından anlaşılacağı üzere tarihin kırılma anlarını hikâyeleştirerek anlatıyordu. ardından üç ciltlik dünya fikir mimarları'nı okudum: kendileriyle savaşanlar, kendi hayatının şiirini yazanlar, üç büyük usta... bu üç kitapta toplam dokuz hayat anlatıyordu. ama anlattığı hayatlar sanki kendi hayatıydı. kimi anlatıyorsa o oluyor, anlattığı kişiyle arasındaki her türden mesafeyi ortadan kaldırıyordu.

dikkatimi en çok çeken kleist biyografisi olmuştu. iki insanın paylaşabileceği tek şeyin ölüm olduğuna inanan, karşılaştığı insanlara tanışır tanışmaz birlikte ölmeyi teklif eden, nihayet wannsee kıyısında sevgilisi henriette vogel'le intihar eden heinrich von kleist.

oradan roman ve uzun hikâyelerine geçtim. özellikle meçhul bir kadının mektubu ve dünün dünyası çarpmıştı beni.

meçhul bir kadının mektubu üzerine burada, "varlık yayınları'ndan çıkma behçet necatil çevirisinden okuduğum bu öyküyü unutamayacağımı daha o an anlamıştım. belki de tutku denilen o yakıcı duyguyu bu öyküyle, "meçhul" bir kadının rehberliğinde öğrenmeye başladım. ne vakit o duyguyu unutacak olsam bu öyküyü yeniden okudum. yeniden. yeniden..." demiştim.

dünün dünyası içinse üniversite yıllarının vnf.si mikrofona gelsin. ikinci dünya savaşı'na henüz "savaşların ikincisi" demediği günler. her şey defteri-ikide sayıklamış:

"on dokuzuncu yüzyıla son bir bakış ve iki dünya savaşının gölgesinde avrupa günleri. zamanın sanatçıları üzerine sanat- estetik kitaplarında ve ansiklopedi maddelerinde rastlanmayacak türden sözler. viyana, paris, londra üzerine ikinci savaşın kahredici günlerinde özlemli sayıklamalar... ve yazar; kırılgan bir ruh. böylesi bir yoldan çıkmayı kaldıramadığı için öldürür kendini. kim bilir? belki de zamanında yaşayamadı o. ya da soylu bir zamana dair düşleri vardı saraybosna'da sıkılan kurşunla yaralanan, hitler'ce darmadağın olunan."

*

savaştan, güzel olan ne varsa kaynağı saydığı avrupa'dan kaçmak zorunda kalır. önce ingiltere'ye, ardından amerika birleşik devletleri'ne giden ünlü yazarın son durağı brezilya olur. orada bir zamanlar biyografisini yazdığı kleist'ın yolundan gidercesine üç yıl önce evlendiği eşi charlotte e. altmann'la beraber ölüme yürür.

geriye onlarca eser, roman gibi bir hayat, bir de intihar mektubu kalır. brezilyalı bir doktor, intihar mektubunu altmışlı yıllarda bir polis memurundan almış ve otuz sonra da israil ulusal kütüphanesi'ne bağışlamış. kütüphane, ünlü yazarın yetmişinci ölüm yıldönümünde, aralarında intihar mektubunun da olduğu birkaç belgeyi internet üzerinden okurlara sunmuş.

"özgür iradem ve açık bir bilinçle bu yaşamdan ayrılırken, son bir sorumluluk yerine getirilmeyi bekliyor: bana ve işimi yapmama huzurlu bir ortam sunan harika ülke Brezilya'ya içten teşekkürlerimi sunmak. her yeni günle bu ülkeyi daha çok sevmeyi öğrendim, ruhsal anavatanım avrupa kendi kendini yok ettikten ve ana dilimin dünyası yok olduktan sonra, dünyanın hiçbir yerinde hayatımı bu kadar severek yeniden kuramazdım. ama altmışıncı yaştan sonra tam anlamıyla yeniden başlamak çok özel bir güç gerektiriyor. ve benim gücüm yıllar süren vatansız yolculuklardan sonra iyice tükendi. bu nedenle hayatımı doğru zamanda ve doğru bir şekilde sonlandırmamın iyi olacağına inanıyorum. ki hayatım boyunca tinsel uğraşım en büyük haz kaynağım ve kişisel özgürlüğüm en yüce değerim oldu. bütün dostlarımı selamlarım! hepsine uzun geceden sonra gelen tanın kızıllığını görmek nasip olsun! ben, her zamanki sabırsızlığımla önden gidiyorum.”

stefan zweig, petropolis, 22.11.1942"

2 yorum:

akkurttaha dedi ki...

En sevdiğim yazarların başında gelir. Mektubunun son cümlesi çok vurucu. "Hepsine uzun geceden sonra gelen tanın kızıllığını görmek nasip olsun! ben, her zamanki sabırsızlığımla önden gidiyorum.” Çok etkilendim..

verbumnonfacta dedi ki...

zweig, intiharı, sebepleri ve mektubu şüphesiz çok önemli. ama bu mektubu son cümlenin hatrına bu sayfalara konu ettiğimi itiraf ederim. tıpkı sizin gibi okur okumaz beni de çarpmıştı.