30 Ağustos 2019 Cuma

hayat, hayatlarımız

hiç düşündünüz mü?

ya her şey bir kandırmacaysa? ev, aile, kan bağı bir yanılgı, sadece yüzyıllardır süregelen, en eski beyin yıkama yöntemi ise?

hadi düşünelim.

gerçek hayatın yalnızca her şeye boş verme cesareti bulduğumuzda başladığını varsayalım. ana gemiden uzaklaştığımızda, ipleri kopardığımızda, zincirleri kırdığımızda, sınırları aştığımızda, çekip gittiğimizde ya da her neyse... varsayalım yalnız ya o zaman harekete geçmekte özgür olacağız.

düşünmeye devam edelim.

neyi ne zaman yaşamamız gerektiğini söyleyen olmadan yaşamak, kaybolmanın nasıl bir şey olduğunu anlamak, kaos ve ötesini yaşamamız gerektiğini varsayalım; ya da yalnızlığı kabullenmemiz, demirlediğimiz yeri kaybetmenin verdiği endişeyi, dünyanın tıpkı havaya fırlatılmış bir para gibi ihtimallerden bir ihtimal olduğunu öğrenmek gerektiğini.

biliyorum, bunları yapmayız. düşünmeyiz bile.

bunu yapmazsın yapmayız. kimse bunu yapmaz. dünyadaki uzman çamaşırhaneler beyin yıkama konusunda çok iyidir: şu tepeden atlama, o kapıdan geçme, bu şelaleye dalma, o riske girme, şu çizgiyi geçme.

karar ver! hiç olmazsa bir düşün...

8 yorum:

fatoş dedi ki...

Tam olarak bu sabah okuduğum paragrafın bir iç sayıklaması olmuş...

‘Ayrımına varmaksızın iğrenç bir suç işlemiş­tim, bu yüzden kimse beni tanımak istemiyordu artık. Ama ne denli düşünürsem düşüneyim, bu suçun ne olabileceğini tasarlayamıyordum. O sı­ralarda tam anlamıyla erdemli bir yaşam sürü­yordum. Kumar oynamıyordum, kadınlarla nere­deyse hiç ilişkim yoktu, kimseden para istemiyor­dum. Biricik kusurum ölçüsüz bir kahve ve Hint felsefesi tutkusuydu. Bildiğimce, hiç kimseyi öldürmemiştim, kimseyi soymamıştım.
Gene de bir şey olmuş olmalıydı, çünkü herkes benden kaçıyor, beni tanımazlıktan geliyor, bana
mektup yazmayı bile göze alamıyordu. Çevremde bir yalnızlık çemberi oluşturmak istedikleri duy­gusu ürpertiyordu beni. Yaşayanların toplumun­dan koparılmak üzereydim. Suskuyla ortadan kaldırmak istiyorlardı beni; toplumsal olarak var olmayan bir varlığa, bir ölüye döndürmek isti­yorlardı.’
...

‘Ben aynıydım, ama diğerlerinin bana karşı davranış­ları değişmişti. Yalnızdım, ama bir adada ya da sal üzerinde, bir kurtarıcının beklendiği ya da dönüş umudu olan Robinson'un ya da bir kazaze­denin yalnızlığı gibi bir yalnızlık değildi bu, bü­yük bir kentin orta yerinde yalnızdım; bir kala­balığın arasında beni iten, yadsıyan, yaşamların­dan dışarı atan insanların ortasında yalnızdım.’
...

‘Bir gece, düşümde gür otlarla kaplı bir çayırlıkta yürüyen bir körler kalabalığı görürken, yanıt ansızın belirdi.
Ben, başkalarının kendisi için var olmadıkları bi­riyim. İnsanların bana karşı bu körlüğü, bu unutkanlığı, başka hiçbir biçimde kazanamayacağım bir sınav oldu benim için. İnsanlar artık beni tanı­mıyorlardı, ama bundan ötürü ezik değildim. Kendimi yeniden bulmuştum, şimdi yaşamıma yeniden başlayabilir, başka insanları tanıyabilir­dim, üstelik korkmaksızın.’

Babil Kiraplığı - Papini - Kaçan Ayna

verbumnonfacta dedi ki...

paralel evrenler...

burada dursun ki, konu köpürsün.

bir de ne güzel bir seridir babil kitaplığı. borges sağolsun, varolsun.

cafedelotus dedi ki...

ben, bu saydıklarınızın bir çoğunun, insanın inancıyla (dini) şekil aldığını, hatta alması gerektiğini düşünüyorum .

verbumnonfacta dedi ki...

bu saydıklarım bir şeylerden şekil alıyor zaten. kendisini neyin terazisina vurduğu ise kişinin tercihi.

kaldı ki, sadece avluya değil, avlu kapısından da dışarı çıkın tavsiyesi, 'nerede akşam orada sabah' anlamı ihtiva etmez.

ve 'orada sabah' eden de kendisi bilir.

cafedelotus dedi ki...

yok ''nerede akşam orada sabah'' anlamı ihtiva ettiğini düşünmedim zaten de ''hiç olmazsa bir düşün '' e karşılık düşünürken düşündüğümdü .

verbumnonfacta dedi ki...

sadece siz değil, herkes düşunse keşke.

pisi dedi ki...

Bir kaç tık önde :)
Her sabah bir fincan kahve eşliğinde düşünüyorum.
Sonra biz onu uzun sohbetler arasında hala konuşuyoruz.
Bence belki böyle olmalı.
"Mutluluk, aklın bittiği yerde başlar."
Deliliğe Övgü,

verbumnonfacta dedi ki...

ne güzel bir tavsiyeydi; aklı akıllılara bırakın.