deniz fenerleri her zaman konuk olduğu yazıların ya da kartpostalların romantizmini sunmaz insanlara. daha çok şehirlerin ışıltılı günlerinin hatırasıyla avunan tozlu meydanlarında yükselen, unutulmuş, bakımsız, muhtemelen dört yöne bakan saatlerinin dördü de farklı zamanı işaret eden, ayarsız saat kulelerini hatırlatır.
saat kuleleri ile deniz fenerleri sadece şekil ve uzam olarak değil yazgılarıyla da birbirine benzer. birinin şehrin orta yerinde kalabalığın arasında, diğerinin şehrin uzağında ıssızlığın ortasında olması bunu değiştirmez.
neredeyse aynı zamanda, on dokuzuncu yüz yıl sonlarında yayılmışlardır anadolu denen coğrafyaya. biri zamanın gelip geçiciliğini söylerken ahaliye, diğeri tehlikeleri işaret ederdi gelip geçen gemilere.
zamanla varlıkları unutulur. masadaki, duvardaki, cepteki, koldaki, hatta cep telefonundaki saatler vardır çünkü. uydu bağlantılı elektronik sistemler imkan vermez rotadan sapmaya. gemiler ise modern, daha dayanıklıdır fırtınaya, kasırgaya, yağmura, kara. tıpkı uçaklar gibi otomatiğe alınabilir, belli bir rotada tanımlanmış manevraları sırasıyla yapabilir, en kalabalık limanlara yanaşabilirler.
ama hem deniz fenerleri hem saat kuleleri yine de bekler. bekleyiş kadar gidemeyiştir de hikâyeleri.
modernize olurlar ilk önce, çok geçmeden de computerize... fenerci aileler şehre taşınır, bekçiler kaybolur.
turistik mekanlara, hediyelik eşyalara dönüşürler. çok yıllığına şahıslara kiralanır bazıları. balıkçı lokantası ya da butik otel olmaktır kaderleri.
bloggerlar kalır geriye. bir de kartpostallar...
saat kuleleri ile deniz fenerleri sadece şekil ve uzam olarak değil yazgılarıyla da birbirine benzer. birinin şehrin orta yerinde kalabalığın arasında, diğerinin şehrin uzağında ıssızlığın ortasında olması bunu değiştirmez.
neredeyse aynı zamanda, on dokuzuncu yüz yıl sonlarında yayılmışlardır anadolu denen coğrafyaya. biri zamanın gelip geçiciliğini söylerken ahaliye, diğeri tehlikeleri işaret ederdi gelip geçen gemilere.
zamanla varlıkları unutulur. masadaki, duvardaki, cepteki, koldaki, hatta cep telefonundaki saatler vardır çünkü. uydu bağlantılı elektronik sistemler imkan vermez rotadan sapmaya. gemiler ise modern, daha dayanıklıdır fırtınaya, kasırgaya, yağmura, kara. tıpkı uçaklar gibi otomatiğe alınabilir, belli bir rotada tanımlanmış manevraları sırasıyla yapabilir, en kalabalık limanlara yanaşabilirler.
ama hem deniz fenerleri hem saat kuleleri yine de bekler. bekleyiş kadar gidemeyiştir de hikâyeleri.
modernize olurlar ilk önce, çok geçmeden de computerize... fenerci aileler şehre taşınır, bekçiler kaybolur.
turistik mekanlara, hediyelik eşyalara dönüşürler. çok yıllığına şahıslara kiralanır bazıları. balıkçı lokantası ya da butik otel olmaktır kaderleri.
bloggerlar kalır geriye. bir de kartpostallar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder