marcel proust'tan bir soru. günün sorusu tadında...
"alakamızı uyandıran bir kimseyi, bizce meçhul ve meçhullüğü derecesinde cazibeli bir hayatın unsurlarına karışmış sanmak ve hayata ancak onun sevgisiyle girebileceğimizi düşünmek bir aşk başlangıcından başka neyi ifade eder?"
"alakamızı uyandıran bir kimseyi, bizce meçhul ve meçhullüğü derecesinde cazibeli bir hayatın unsurlarına karışmış sanmak ve hayata ancak onun sevgisiyle girebileceğimizi düşünmek bir aşk başlangıcından başka neyi ifade eder?"
8 yorum:
duyduğum aynen şuydu "güzelsin, bir gizin cazibesi kadar, hepsi bu." bu aşk başlangıcı olamaz ki. Cazibe kadar gelip geçici olmaya meyilli başka ne var?
bir başına "gizemin cazibesi" deniliyor olsa tek kelimeyle cevap verirdim: haklısınız.
ama orada "açılmaz sandığımız kapılar"ı açan anahtar "sanmak"tan başka bir şey değil. bu, görünürden başka şeyleri de gördüğümüz anlamına gelir ki, bu bizi getirip aşkın kıyısına bırakır.
ispat tamamlanır. aşkın var ve burada olduğunu anlarız.
İspat? Sizce mümkün mü? Ya da beni boş verin, sofist olup çıktım şu sıralar. Şüphe, sanrı; ötesini kabulü zor görünüyor. Hele de bahis aşk mevzuu olunca. Akıl yürütülmesi gereken en son şey bile değil. Çünkü aklın devredışı kalmasıyla mevcudiyet kazanır sanki. Yine sanki, çünkü o da net değil.
aklımızla inan(a)madığımız şeylere bazan kalbimizle inanmaz mıyız?
Sadece Tanrı'ya kalbimle inanıyorum.
bu hiç de az sayılmaz.
öyle bir ihtimal bıçak sırtında durur elbette.
hangi ihtimal? kalp ile iman etkili bir yöntemdir.
"bana hiç var olmamış birinden böyle söz etmenin saçma olduğu söylenirse, cevabım, lizbon’un var olduğuna, yazmakta olan benim var olduğuma ya da herhangi birinin herhangi bir yerde var olduğuna ilişkin elimde hiçbir kanıt bulunmadığıdır," diyen "cânım" pessoa'yı sevmemiz belki de bundandır.
Yorum Gönder