25 Ekim 2014 Cumartesi

kehanet

her türden anlatının hatta kutsal kitapların bile uğrak noktalarından biridir kehanet bahsi. oedipus'un başına gelenler, musa peygamberin yaşadıkları, kız kulesi'nin hikayesi vs.

kahinlere ve söylediklerine yani kehanetlere inanmayı anlarım. ama anlamadığım bir şey var: nasıl oluyor da bu kadar güçlü biçimde bir kehanete inanabilen kişiler, oğlunu uzak bir köye terkederse, o gün doğan bütün çocukları öldürürse, denizin ortasına bir kule inşa ederse kehanetin işaret ettiği son-uçtan kurtulabileceğine inanabiliyor?

4 yorum:

Zelda Capulet dedi ki...

hepimiz şansımızı denemiyor muyuz?

verbumnonfacta dedi ki...

burada anlattığım bir çeşit "iman" konusu. yoksa şans oyunlarına inanmadığını iddia eden birinin arada sırada piyango bileti alması değil. bu denli güçlü bir inançta "şans"a yer olmamalı.

Zelda Capulet dedi ki...

"İman" da başka bir kumar değil mi? İnanç denen şey hayatla oynanan bir kumar gibi kanımca...

verbumnonfacta dedi ki...

bu defa da doğrusunuz.

allahın varlığı ve birliğine iman ya da tanrının bakire kadınlara düşkün olabileceğine ihtimal veriyor olmanın (burada bir adet "vs." var) da bir çeşit yanılgı olabileceğine ihtimal veriyorum.

ama kendime soruyorum da, "ya haklılarsa?"