"galiba yaşlı rahibe öldü. sırtım kalorifere dayalı, mutfakta durmuş, yaşadığı yerde, karşı evde, odasındaki hüzünlü ışığın mutfak masamın üzerinde, duvarda asılı büyük aynada yanmasını bekliyordum. avlunun diğer tarafındaki evden gelen ışığı, yıllardır benim batan güneşimdi. aydınlık penceresini mutfaktaki aynada görür, evdeki lambaları ancak ondan sonra yakardım. şimdiyse karanlıkta duruyordum ve elimde bir bisküvü vardı ama yemiyor, çok ses çıkarmaktan korkuyordum. ya öldüyse..."*
*: "emine" sevgi özdamar, aynadaki avlu
*: "emine" sevgi özdamar, aynadaki avlu
4 yorum:
bir tane de ingilizlerin
"emine"sinden gelsin:)
"... ama o anda tepeler'de olmak için dayanılmaz istek duydum. batıl inanç da içimdeki dürtüye uymam için beni zorluyordu. ya öldüyse!..."
emily bronte, uğultulu tepeler
paralel evrenler...
Bu aynanın 'yazıdaki' en güzel hali bence.. çok bezdirici bir metafordur yahu.. böyle keyifli aynalara bakmayı seviyorum..
bu metni, dahası bütün "emine" sevgi özdamar metinlerini baştan ayağa okumanızı isterdim. iyi gelir, bilirim.
o metinden bir yeri hatırladığım gibi anlatmak istiyorum: telefonla konuşurken görebileceği bir yerde durmaktadır ayna. ve telefonla konuşurken konuştuğu kişi sevdiği bir insan ise onun yüzünü aynada görür. sevmediği bir insansa aynadaki lekeleri, parmak izlerini, duvar saatinin geri kaldığını ya da ileri gittiğini falan...
Yorum Gönder