çayından son bir yudum aldı, masaya bıraktığı fincanı parmak uçlarıyla ortaya doğru itti. bir süre camdan dışarı, belki de apansız bastıran yağmurda ıslanmamak için koşuşan insanlara baktı. bakışlarını oradan alıp az önce masanın ortasına doğru ittiği fincana verirken konuşmaya başladı:
- şu an benim yerimde olmak istiyorsun değil mi?
- asla. ne şimdi ne başka bir zaman, sen de dahil hiç kimsenin yerinde olmak istemem.
- benim halim daha iyi olduğu için değil, kendi yerinde olmamak için.
*
bunu hep yapıyordu. ama nasıl yapabiliyordu? pek de kısa sayılamayacak hayatımda en çok bir elin parmakları kadar yaşadığım bu hali nasıl sezebiliyordu?
- şu an benim yerimde olmak istiyorsun değil mi?
- asla. ne şimdi ne başka bir zaman, sen de dahil hiç kimsenin yerinde olmak istemem.
- benim halim daha iyi olduğu için değil, kendi yerinde olmamak için.
*
bunu hep yapıyordu. ama nasıl yapabiliyordu? pek de kısa sayılamayacak hayatımda en çok bir elin parmakları kadar yaşadığım bu hali nasıl sezebiliyordu?
2 yorum:
gözlerden belki
ya da matematikçi sesden çıkan -asla.-dan olabilir
sadece ona değil başkalarına da baktım bu gözlerle ben. varlığını hiçbir zaman inkar etmediğim matematikçi sesimle başkalarına da "asla," dediğime eminim.
bu başka bir şey. hoşa giden, korkutan...
Yorum Gönder