artık büyüyordum.
sokakta oyun oynamak çocuk işiydi. okulda dersler birden bire sadece 'formül'ler toplamı haline dönüşmüştü. kızlar içinse daha küçüktüm. matematiği seven yanım beni polisiyenin kapısına getirip bırakmıştı ama hangi çocuk yaşlı bir kadınla ya da yaşlı bir adamla empati kurabilirdi ki?
yani agatha christie'yi sadece okuyordum. sherlock holmes'u ise bir kaç çizgi hikayesi dışında hiç okumadım.
bir yarıyıl tatilinin ilk günü kolumu kırdıktan sonra, devlet hastanesindeki doktorun "bu ameliyatsız olmaz," demesiyle kendimi buluverdiğim hastane odasında bir abi, canım sıkılmasın diye bana bir kitap verdi. işte orada hayatıma girdi mike hammer.
sıradan bir adamdı. gereksiz kibarlıkları, sonradan edinilmiş üzerine bol gelen davranışları yoktu. olayları genelde kaba kuvvet ve silahla çözse de zekiydi. ve zekası en çok bir barda içkisini yudumlarken ya da bürosunun karanlığında oturup olayları bir bir gözden geçirirken elle tutulur hâle gelirdi. artık büyümeye başlayan bir erkek çocuğu için en önemlisi ise bu adamda şeytan tüyü vardı; yakışıklı sayılmazdı ama bütün kadınlar görür görmez ondan etkileniyordu.
sekreteri velda ile itiraf edilmemiş bir aşk yaşıyordu. bir gün bütün bu pis işlerden uzaklaşıp evlenecekler ve dostları pat chambers'da, "umarım mayk bugün başına bir iş açmaz," diye endişelenmekten kurtulacaktı. birinde plotonik aşka güzelleme, diğerinde ise erkek dostluğunun sağlamlığı.
kaç kitabını okudum bilmiyorum. ama sonradan öğrendim ki; aslında türkiyede yayınlanan mike hammerların çoğu türk yazarlar tarafından bir gecede önlerindeki new york haritasına bakılarak yazılmış. ben de orijinallerinin yanında öylelerinden de bir yığın okumuşum.
"aslından daha iyi olmakla itham edilen" bu "gavur işi" romanların en güzellerini f. m. ikinci müstearıyla kemal tahir yazmış. ama rekor yaklaşık iki yüz kitap yazan afif yesari'de olsa gerek. oysa mike hammerin gerçek yazarı mickey spillane on üçü mike hammer olmak yalnızca otuz iki kitaplık bir külliyata sahip. bunlardan otuzu polisiye ve casusluk romanı, iki tanesi ise çocuk kitabı.
yazar, bir ara dünyada casusluk romanlarının popüler olması üzerine mikeın başını ruslarla belaya sokmaktan çekinmemiş.
*
aslında burada bitebilirdi...
ama bitmedi.
büyüdüm. ama küçük kalmak istedim belki. değişenin ben değil yıllar olduğuna inanmak istedim. kim bilebilir?
sahafları bu defa mike hammer için dolaşmaya başladım.özellikle çağlayan matbaası tarafından basılan mike hammerları arıyordum. bir gün sahafa halimi anlatırken, bir adam elindeki kitabi özenle yerine koyup neden mike hammer aradığımı sordu. yoksa tez ya da bitirme ödevi miydi? üzerinde maykın paltosundan vardı. biraz daha iri yapılı olsa, sesindeki ve yüzündeki insanı hemen kuşatan iyilik olmasa "selam mayk" bile diyebilirdim.
sevgili remzi matur'u o gün tanıdım. yani bu toprakların polisiye hakkındaki en bilgili kişisini. neredeyse yeryüzünde yayınlanmış bütün polisiye romanlardan haberdardı. türkiye'de yayınlanan eserlerin hangi baskısının tam, hangisinin kısaltılmış olduğunu bilirdi.
onun tavsiyesi ile ihmal edilmiş ne hazineler keşfettim, bilemezsiniz. iyi bir adam tanıdım. iyi bir abi.
ama o, ne polisiye hakkındaki bildiklerinin hepsini kağıda dökebildi ne de çok emek verdiği müzik ansiklopedisinin yayınlandığını görebildi.
mekanı cennet olsun.
sokakta oyun oynamak çocuk işiydi. okulda dersler birden bire sadece 'formül'ler toplamı haline dönüşmüştü. kızlar içinse daha küçüktüm. matematiği seven yanım beni polisiyenin kapısına getirip bırakmıştı ama hangi çocuk yaşlı bir kadınla ya da yaşlı bir adamla empati kurabilirdi ki?
yani agatha christie'yi sadece okuyordum. sherlock holmes'u ise bir kaç çizgi hikayesi dışında hiç okumadım.
bir yarıyıl tatilinin ilk günü kolumu kırdıktan sonra, devlet hastanesindeki doktorun "bu ameliyatsız olmaz," demesiyle kendimi buluverdiğim hastane odasında bir abi, canım sıkılmasın diye bana bir kitap verdi. işte orada hayatıma girdi mike hammer.
sıradan bir adamdı. gereksiz kibarlıkları, sonradan edinilmiş üzerine bol gelen davranışları yoktu. olayları genelde kaba kuvvet ve silahla çözse de zekiydi. ve zekası en çok bir barda içkisini yudumlarken ya da bürosunun karanlığında oturup olayları bir bir gözden geçirirken elle tutulur hâle gelirdi. artık büyümeye başlayan bir erkek çocuğu için en önemlisi ise bu adamda şeytan tüyü vardı; yakışıklı sayılmazdı ama bütün kadınlar görür görmez ondan etkileniyordu.
sekreteri velda ile itiraf edilmemiş bir aşk yaşıyordu. bir gün bütün bu pis işlerden uzaklaşıp evlenecekler ve dostları pat chambers'da, "umarım mayk bugün başına bir iş açmaz," diye endişelenmekten kurtulacaktı. birinde plotonik aşka güzelleme, diğerinde ise erkek dostluğunun sağlamlığı.
kaç kitabını okudum bilmiyorum. ama sonradan öğrendim ki; aslında türkiyede yayınlanan mike hammerların çoğu türk yazarlar tarafından bir gecede önlerindeki new york haritasına bakılarak yazılmış. ben de orijinallerinin yanında öylelerinden de bir yığın okumuşum.
"aslından daha iyi olmakla itham edilen" bu "gavur işi" romanların en güzellerini f. m. ikinci müstearıyla kemal tahir yazmış. ama rekor yaklaşık iki yüz kitap yazan afif yesari'de olsa gerek. oysa mike hammerin gerçek yazarı mickey spillane on üçü mike hammer olmak yalnızca otuz iki kitaplık bir külliyata sahip. bunlardan otuzu polisiye ve casusluk romanı, iki tanesi ise çocuk kitabı.
yazar, bir ara dünyada casusluk romanlarının popüler olması üzerine mikeın başını ruslarla belaya sokmaktan çekinmemiş.
*
aslında burada bitebilirdi...
ama bitmedi.
büyüdüm. ama küçük kalmak istedim belki. değişenin ben değil yıllar olduğuna inanmak istedim. kim bilebilir?
sahafları bu defa mike hammer için dolaşmaya başladım.özellikle çağlayan matbaası tarafından basılan mike hammerları arıyordum. bir gün sahafa halimi anlatırken, bir adam elindeki kitabi özenle yerine koyup neden mike hammer aradığımı sordu. yoksa tez ya da bitirme ödevi miydi? üzerinde maykın paltosundan vardı. biraz daha iri yapılı olsa, sesindeki ve yüzündeki insanı hemen kuşatan iyilik olmasa "selam mayk" bile diyebilirdim.
sevgili remzi matur'u o gün tanıdım. yani bu toprakların polisiye hakkındaki en bilgili kişisini. neredeyse yeryüzünde yayınlanmış bütün polisiye romanlardan haberdardı. türkiye'de yayınlanan eserlerin hangi baskısının tam, hangisinin kısaltılmış olduğunu bilirdi.
onun tavsiyesi ile ihmal edilmiş ne hazineler keşfettim, bilemezsiniz. iyi bir adam tanıdım. iyi bir abi.
ama o, ne polisiye hakkındaki bildiklerinin hepsini kağıda dökebildi ne de çok emek verdiği müzik ansiklopedisinin yayınlandığını görebildi.
mekanı cennet olsun.
2 yorum:
remzi matur gibi "abiler" tanımak isterdim.
keşke...
keşke herkes tanıyabilse.
keşke anlatabilsem, sanki gülle yıkanmış hissi veren tavırlarını.
Yorum Gönder