27 Ekim 2009 Salı

altı çizili satırlar: hayvanat bahçesi

kapak tasarımı yapanı merak edip künyeye baktığımda fark ettim; ben bu kitabı biliyordum.

'ikinci klasik' ya da 'ihmal edilmiş klasikler' adlandırabileceğim okuma dönemime denk geldiği ve ilk baskısına seçilen zoo adını modern yazına işaret saydığım için okumak aklımdan geçmemişti. ki yazarı viktor şklovski'nin hala muhitimizde pek de tanınan bir yazar olduğu söylenemez.

mektuplardan oluşan bir roman denildiğinde okurun aklına ilk olarak laclos'un tehlikeli ilişkiler ya da goethe'nin genç werther'in acıları romanları gelse de viktor şklovski bambaşka bir güzergahta yürümüş yolunu.

elbette, "mektuplardan oluşan bir roman bir gerekçe-birkaç kişiyi birbiriyle yazışmaya zorlayacak belirgin bir neden- gerek"tiğini, "bu tür durumlar için en yaygın gerekçenin aşk ve birbirinden ayrı sevgililer" olduğunu iyi bilmektedir. ama bir farkla: "mektupları bir adam aşık olduğu kadına yazmaktadır, kadının ise buna ayıracak zamanı yoktur."

bu noktada ikinci bir öğeye başvurarak kitabın ana konusu aşk olmadığı için adama aşktan konuşma yasağı koyar. böylece kitabın başlığına bir alt başlık kendiliğinden ekleniverir: "aşkla hiç ilgisi olmayan mektuplar".

buradan yola çıkarak kendisini yazdırmaya başlayan romanda bütün betimlemeler birer aşk eğretilemesi haline dönüşür: "...kimse kendi yarattığı putlara tapmaz" , "yaşam bizi birbirimize uydurmaya kalkışır, kollarımızı bizi sevmeyen birine uzattığımızda da kahkahalarla güler" tarzı cümleler metin içinde bambaşka 'şey'lerken tek başına okunduğunda 'aşk'tır.

bu metnin altı çizili satırları o kadar çok ki, yeterince marifetli olsaydım oyun olsun diye onlardan bir aşk mektubu bile çıkartırdım.

bu yüzden de bir değil iki yerden seçtim altı çizili satırları; ilkinde kadın adama aşktan bahsetme yasağını koymuştur ve adam bu kurala uyar. ikincisinde kadın nadir cevaplarından birini yazar adama. oldukça samimidir ve bu samimiyet okuyanları şaşırtmayacak biçimde acımasızdır.

*

"aşktan söz etmeyeceğim artık, sadece havanın nasıl olduğunu anlatacağım.
bugün berlin'de hava güzel.
...
bugün beş şubat...hala aşktan söz etmiyorum."


ve

"beni ne kadar, ne kadar, ne kadar sevdiğini yazmayı bırak artık, çünkü üçüncü 'ne kadar'da başka şeyler düşünmeye başlıyorum.
...
vazgeçilmez bir kadın değilim, ben alia'yım, pembe ve tombul.
işte hepsi bu."
*


*: çeviren: olcay kunal (yky, 2004)

2 yorum:

alkım doğan dedi ki...

çok fazla bu türden roman yoktur herhalde. aklıma dostoyevsky'nin insancıklar'ı geliyor. sanırım 19. yüzyıl bu türün dönemiymiş.

müthiş bir edebi lezzeti vardı kitabın. o dönem kitaplarının böyle bir büyüsü var gerçekten de.
aynı kitap hakkında yazmış olmak güzel;)
sevgiler.

verbumnonfacta dedi ki...

has edebiyatın asla tükenmeyeceğine beni ikna eden kitaplardan olmuştur bu kitap.

ben aynı kitabı okuyor olmayı bile önemserim. kaldı ki böylesi kıyıda köşede kalmış bir kitaptan konuşmak bu etkiyi arttırıyor.

sevgi. daima...