16 Ekim 2025 Perşembe

el yazısı

el yazısı mühim. en azından benim için. "el yazısı çirkin bir kızla olmaz" mesela.

gerçi, öyle bir "ahir zamana kaldık" ki bırakın "güzel"i, yazabilenle olur aşamasına geldi insanlık. yakında, "el yazısıyla yazabilen elemanlar aranıyor" diyen şirket ilanları görürsek şaşırmayacağım.

hâl böyleyken bu bilgi ne işe yarar bilmiyorum ama "çocukların el yazısı en azından bir, bazan da iki ebeveyninin el yazısıyla neredeyse bire bir aynı olurmuş."

ama bu durum genetik değilmiş. örtük, yani bilinçaltı taklidiymiş.

6 yorum:

pelinpembesi dedi ki...

Tam diyecektim artık kalemle yazan kalmadı diye. Kızım üniversitede ya, eski boş defterlerini çıkardım ''kızım al bunlara not al derslerini dedim . Ama artık elinde defter giden kalmadı, tablete yazıyorlarmış. Onun el yazısını düşündüm de çok da bizlerinkine benzemiyor, Bu tez ne kadar doğru olabilir bilmiyorum.

verbumnonfacta dedi ki...

açıkçası ben de bilmiyorum. bir yanıyla mantıklı geldi sadece. söz gelimi, ben bir süre önce yemek kaşığını babam gibi tuttuğumu fark ettim. ama el yazımı öykücü'den (ç)aldığımı biliyorum. hatta, eski bir hikâyede el yazımı kendi el yazısı yapan bir sevgili de hatırlıyorum.

yine de kızınız ölçü olamaz diye düşünüyorum. çünkü değerlendirme yapılacak kadar kalemle ve yazıyla hemhal değiller.

bir yandan da, o kuşağın yaşı kemale erince marangozluğa merak salan erkekler gibi el yazısına döneceğine eminim.

"biliyor musun? hafta sonu kara kitap'ın 'seni severdim'le biten cümlelerini bir deftere yazdım. çok iyi geldi." falan diyecekler birbirlerine.

Min'el Lâ dedi ki...

Büyümenin, ne kadar televizyon izleyeceğimize ve ne zaman yatacağımıza kimsenin karışamayacağı yaşa gelmek olduğunu zannettiğimde altı yaşındaydım. Annemden ödünç aldığım bazı kavislerden ve babamın "imza dediğin nokta ile biter!" tavrından icat ettiğim imzama gururla baktığım sıralar yedi yahut sekiz. Kabul, sonradan çok değişti. Resmi evraklarda boy gösterdiği dönemini sorsak yabancı gözler bambaşka olduğunu iddia edebilir. Tam da bu sırada itiraf: Komşudan aldığım o onluğu hiçbir zaman geri vermedim!

verbumnonfacta dedi ki...

haram ve helâle inanırım. bence başınıza ne geldiyse o on lira yüzünden olmalı. ne kaderi suçlayın ne de başkalarını.

nokta küstahlığını göz ardı ediyor, melez imzaya bakarak soruyorum: annenizi mi daha çok seviyorsunuz babanızı mı?

Min'el Lâ dedi ki...

Haram ve helâle ben de inanırım, hatta belki biraz fazla ama konu bu değil. Benim hatam, fazlaca örtük yazmışım. Büyümenin matematiğine selâm ederek annemden ödünç aldığım bazı kavisleri işaret etmek istemiştim orada. Hani "6' dan 9 çıkmaz da komşudan bir onluk alırız, etti mi sana 16" der gibi. Ama sizin yorumunuz da kabulümdür hem de kollarımı şehrin bir yakasından ötekine açarak. Ne de olsa insan başına gelenlere anlamlı bir gerekçe arıyor hep. Sorunuza gelecek olursak... Bu soruyu en son ilkokuldayken duymuştum ama cevabını vermek -üstelik tereddüt etmeden- bugüne kısmetmiş. Büyüdükçe en çok eleştirdiğim insana dönüştüm, en sevdiğime.

verbumnonfacta dedi ki...

samiyetle itiraf ediyorum: onluk bahsini anlamamış, dahası yanlış anlamışım.

bundan başka da söyleyecek sözüm yok.