adam. karşısında doktor. konuya nasıl gireceğini bilmiyor. sonunda derin bir nefes alıp, olsun n'olacaksa, diyor.
"arkadaşlarla ne zaman bir araya gelsek konu oraya geliyor, bir gecede beş diyor biri. sonra sayılar uçuşuyor havada. altı, yedi, on, yüz bin beş. böyle olunca susup kalıyorum. çünkü benim sayım bir, hadi olsun iki. nedir bunun çaresi?"
"siz de söyleyin," demiş doktor. "siz de söyleyin."
seçim vaatlerine bakıyor musunuz? tıpkı doktordan, "siz de söyleyin," tavsiyesi almış ve alır almaz sokağa fırlamış gibi bütün adaylar.
saydıkça sayıyor, upuzun listeler uzatıyorlar okuyalım diye. ne kadar çok madde sunarsak, ne kadar farklı şey söylersem o kadar iyi diye düşünüyorlar.
ya da kimselerin bu vaatleri sorgulamayacağını biliyorlar. hatta yapılacaklar listesine bile bakmadıklarını.
seçmen bütün vaatlerin yalan olduğunu biliyor, siyasetçi de seçmenin bildiğini.
plana ya da programa, yapılacak listesinin mümkünlüğüne, en önemli konuda en doğru çözüme değil isme verilecek oylar çünkü.
en kötüsü, hatta en rezili de oy verenler x'e verdikleri oyu x güzel diye değil, çirkin olduğunu düşündükleri y'ye oy vermemek için verecekler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder