enrique vila-matas beye itimat edersek, (ki bu blogun temelinde kendisinin ve mucize kitabı bartleby ve şürekâsı'nın taşıdığı suyun, dizdiği taşların katkısı çoktur. başka bir deyişle, "javier marías üzerine bir blog" havasından çok önce o vardı buralarda. uzatmayayım; ömrüm yeter, iyi sorular sormayı bilen bir gazeteci eskisi beni konuşturmayı başarırsa anlatırım belki. ama o gazeteci eskisi ilk olarak nazan bekiroğlu'nu konuştursun, fil dişi kulesinden çıkartsın da görelim. üstelik bir kaç soruluk katkı bile veririm kendisine.)
ne diyordum? enrique vila-matas beye itimat edersek...
"size söylenmiş olanlara uygun cevabı bulduğunuzda o ânı tekrar yaşamaya gittiğiniz durum." keşke böyle deseydim hâli.
üstelik çok ünlü bir karikatürü de var.
diderot'nun bir hikâyesinden sonra kavramlaşmıştır. aktörlük üzerine aykırı düşünceler adıyla türkçeye çevrilen kitabında yer alan bu hikâye, kendisine evde söylenmiş kötü bir lafa o sırada karşılık veremeyip de, hoş, zekice bir cevap aklına ancak merdivenlerde gelen adam hakkındadır.
her 'söylenmiş olan'a verdiğimiz cevap bu kategoriye dahil değil ama. içimize oturup, içimizde kalan anlarda verdiğimiz ya da veremediğimiz cevapların yerine kendi kendimize sonradan ikame ettiklerimiz.
yoksa, bugün olsa o güvenlikçilere yine "hiç mi yok?" diye sorarım. ama bir telefon kulübesi bulabilmek için şehrin batısını turlamazdım.
ama bu, bulduğunuz 'iyi' cevaplar gibi bir işe yaramaz. çünkü merdivenleri iniyorsunuzdur ve bulduğunuz sizin daha önceden, üst kattayken vermiş olmanız gereken iyi cevaptır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder