mezun olduktan sonra beş yıl kadar ben de gördüm o rüyaları. kan ter içinde uyanıp, her şeyin bir rüya olduğunu görmekle kim bilir kaç defa merkebini kaybettikten sonra bulanların yanına yazıldı adım.
mezun olduktan beş yıl sonra bir sabah hüseyin abinin odasında toplanmış anlattıklarını can kulağıyla dinliyorduk. o bana 'bey' diye hitap ederdi ben 'abi'. ne de olsa anarşist bir yanımız var. kahrolsun beyler, masa üstü isimlikleri, kravatlar, her daim ilikli ceket düğmeleri.
konu nasıl açıldı, nasıl oldu da oraya geldi? fark etmedim bile. sadece hüseyin abinin, "bu yaşıma geldim, hâlâ okulu bitiremediğimi görüyorum rüyamda," dediğini duydum.
önce bir aydınlanma. sonra rahatlama. ama nasıl rahatlama? o sabahtan sonra o rüyayı bir daha görmedim. ta ki, bu sabaha kadar.
rüyamda nasıl olmuşsa üniversite yıllarına dönmüştüm. anladığım kadarıyla bazı dersleri geçemediğim hâlde mezun olmuşum. çünkü bugünün bilinciyle koridorda yürüyorum. ama hem yakari hem ben o günlerdeki gibiyiz. yani ne yakari'nin sakallarına doluşan ne de benim saçlarıma bulaşan beyazdan eser var.
bu arada mem., hiç konuşmadık ama bir süredir saçlarını boyadığını biliyorum dostum. söylediğin çekmecede kullanılmamış diş fırçasını ararken gördüm. "adama boşuna süslü demiyoruz," dedikten sonra kapattım konuyu, bugüne kadar da açmadım.
birden durdum. çünkü ze. salağı birazdan bizim de gireceğimiz sınıfa girmek üzereydi. o da bugünlerdeki hâlinden uzak. leopar desenli bikinisini giyse halk plajı darman duman olur yani. evet, sadece giyse. plaja inmese de olur.
omzumla yakari'yi dürttüm. bakınca da, başımla ze.'yi işaret ettim? ki bu, dünyanın her yerinde ve rüyalarda " bu da kim?" demektir.
"ha, o mu?" dedi yakari, ilgisiz. "aslında bölüme hoca olarak gelmiş ama neden bilmem öğrenci sanılarak derslere girmesi söylenmiş. dediklerine göre derdini anlatamamış, çünkü dinlememişler. ama bir kaç ders sonra düzeltirler."
çok geçmedi. ze.'yi kantinin hocalara ayrılan bölümünde yemek yerken gördüm. yakari'nin dedikleri geldi aklıma, "neyse ki," dedim.
"hocalara aşık olma bahsinde liseden antrenmanlıyım."
6 yorum:
bilmez miyim beyim!
bilmez mi?
o kantitatif iktisat yok mu o kantitatif iktisat.
bitip gitmelerine rağmen ömrümü yediler ömrümü rüyalarımda askerlik şeysiyle beraber.
üstadım, bu vesileyle de olsa sesinizi duymak ne güzel.
askerlik rüyası hiç görmedim ama o beş yıl okula dair gördüklerim çok defa, keşke mezun olmasaydım, dedirtti bana.
sesim çok bet olduğundan daha ziyade uzaktan izliyorum güzel yazılarını. :))
ama ve işte son yazın bam teli ile zülfü yár arası bir yerlerde çağrışım yapınca sesimin kötülüğünü unuttum palas pandıras daldım içeri. ilginç olan, dediğin gibi bir süre sonra azalarak bitiyor bu kâbusumsu rüyalar. umarım bir daha görmeyiz.
umarım, bilinçaltının çöllerinde kaybolur, toprağa ya da havaya karışıp giderler.
ses iyidir. eksik olmasın.
İki ses vermezi bir arada görmek!
yalnızca bir ses vermez: mithad a. selim üstad...
Yorum Gönder