17 Şubat 2022 Perşembe

yolları çatallaşan ilişkiler

saramago'nun kısa ve öz anlatısı bilinmeyen adanın öyküsü'nde kahramanımız bir rüya görür: bu rüyada, kendisiyle birlikte 'bilinmeyen ada'yı bulmak için denize açılmayı, bunun için de 'karar kapısı'ndan geçmeyi, dolayısıyla saraydan ayrılmayı göze alan hizmetçinin -tam da adam ona aşık olmuşken- onu terk ettiğini görür.*

*

bir çok ilişkide yolun kaçınılmaz biçimde olarak çatallaştığı, hâlin paradoksa dönüştüğü bir an vardır. paradoks, çünkü yollar birbirini doğururken dışlar da.

yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal deyiminin bir örneği. iki ucu da boklu değnek hikâyesi. uçlardan tutamazsın, ortadan tutmaya kalkarsan dengeyi sağlayamazsın.

mesela, adam tutkulu bir bahçıvan olsun. hayatının şimdiye kadar olan kısmını istanbul lalesi'ni yeniden yetiştirmeye harcamış ve kalanını da bu işe vermeye hazır adam.

böylesi derin bir tutku herkesin dikkatini çeker. hayranlık doğurur. bazan da aşk. çünkü böylesi tutkular, böylesi adanmışlıklar nadirattandır. rastlayınca kimse kayıtsız kalamaz.

bu koşullarda başlayan bir hikâyenin yolu tam da dediğim yerde çatallanır. adam ya istanbul lalesi'nden vazgeçer ya da bu yüzden aşkı bulmuş olmanın motivasyonuyla hayaline daha sıkı sarılır.

peki kadın ne yapar? ya "sen istanbul lalesi'ni benden çok seviyorsun, git onunla evlen" der. ya da "sen çok değiştin"...

*

tam burada, kaybedenler kulübü'nü de anabiliriz galiba: "kadınların özelliği ne biliyor musun? seni sen yapan özelliklere âşık olup sonra senden o özellikleri almaya kalkıyorlar."



*: "çünkü nasıl bildiğini bilmese de, bal gibi biliyormuş kadının gelmekten son anda vazgeçtiğini, rıhtıma atlayıp, güle güle, madem gözün bilinmeyen adadan başkasını görmüyor, bana yol göründü, güle güle, dediğini, oysa bu hiç de doğru değilmiş, adamın gözleri daha şimdiden kadını arıyormuş ama bulamıyormuş."

2 yorum:

pelinpembesi dedi ki...

Gerçekten de böyle oluyor. Kadınlar böyle tutkulara sahip adamlarla yola çıkar bir şekilde. ama eninde sonunda durum çetrefilleşir ve yazdığın gibi ya öyle ya böyle derler. Aslında baştan beri farkında oldukları bir şeydir bu tutkular ama onu yokedeceklerine ya da değiştirebileceklerine inanırlar anlamsızca. Erkeklerde de aynı benzerlik vardır, onları herşeyiyle kabul edecekleri kadın olmadığını görürler aslında ama yine de başlarlar ilişkiye. İlişkilerde ne yazık ki uzun süre süren bir uyum, ahenk, kabullenişlik olmaz.
Bir de erkek yönü var ki olayın daha vahim bence. Böyle tutkusu, farklı bir tınısı olan kadınlar başta çok ilgi çeker, hayran kalınır ama ilişkinin çatallanan yolları kaçınılmazdır çünkü erkeklerde ki ya öyle ya böyle durumundan ziyade daha acımasız terk edişler mevcuttur.

verbumnonfacta dedi ki...

örneği erkekler üzerinden verince taraf tutmuş gibi olmuşum. bana kalırsa bu durum her iki tarafın da karşılaştığı bir hâl.

bir kadını sadece güzelliği için sevmek de benzer sonuçlar doğurur. nihayetinde sonsuza kadar körpe, diri, güzel kalan bir şey yok ki. ve bu bahaneyle olay yerinden uzaklaşmak sadece acımasız değil ayıp da. )en az bir kadını sadece güzel olduğu için sevmek kadar büyük bir ayıp.) ama vardır, olacaktır ve buna razı gelmek bir çok kadının kaderidir.

ama şunu eklemezsem olmaz. aşkın ya da ilişkinin bitesi varsa biter. çünkü biraz düşününce bahane bulmak o kadar kolay ki.

bu gözler, "sen değişmedin ama ben değiştim," diyen bahaneler bile gördü.