5 Kasım 2021 Cuma

karşı

geçen gün de yakalandım. bu defa bir şarkıya değil kendime ama. "yaptığım son iki yemek, karnıbahar ve pırasa. allah vere de vejetaryen olmasam," diyordum. akşamına kuzulu rezene yaptım. aslında ciğer sote yapardım ama annem kadar başarılı sayılmam o konuda.

hayır, tabiî ki insanların vejetaryen olmasına karşı değilim. tıpkı, 'kurtlarla koşan kadınlar'a ya da gece gündüz yoga yapan insanlara karşı olmadığım gibi.

inanır mısınız, bilmem? ben her tanıştığı insana doğum saatini soran insanlara bile karşı değilim. hatta bu konuda anlatmayı sevdiğim bir fıkra bile var. aslında iki mesajdan oluşan bir mesajlaşmanın ekran görüntüsü: oğlan annesine doğum saatini soruyor. annenin cevabı çok net. "hemen oradan uzaklaş".

benim sevmediğim şey de çok net. ben bu tarz insanlardaki kibre bulanmış misyoner ruhunu sevmiyorum. dünyanın tek gerçeğini onlar keşfetmiş, hayatı en doğru yaşamanın yolunu onlar bulmuşlardır. hele de "su çok güzel, gelsenize" yapmıyorlar mı? suya atlayıp boğuluyorum bahanesiyle boyunlarına sarılasım geliyor.

ama şiddetten uzak duran bir insan olarak, "az önce yüzdüm canım, sağol!" diyerek olay yerini terk ediyorum. "senin dinin sana, benim dinim bana" demişliğim de var gerçi.

mesela, greta garbo'yla adaş bir kız var. insanları iklim ve çevre konusunda duyarlılığa çağıran bir android ya da robotmuş gibi gelir bana. ne zaman karşıma çıksa azot salınımını artıracak icatlar yapasım geliyor.

onun yerine yaşlı ve yorgun adamlar gibi kafamı iki yana sallıyor, "şımarık zamaneler"* gibi "kibritin var mı tanrım yakasım var dünyayı" diyorum.


*: süleyman çobanoğlu, yılkı

Hiç yorum yok: