24 Mayıs 2021 Pazartesi

ikna

hâlâ gülüyorum...

çalışma masasına oturmuş, kendimi bilgisayar ekranına bakmaya zorluyordum. telefonumun ekranı aydınladı, bir süre öyle kaldıktan sonra karanlığına geri döndü. bir kaç dakika daha zorladım kendimi ve "önemli bir şeydir belki?" diyerek telefona geçiş yaptım.

iki whatsapp mesajı. ikisinin de başında "iletildi" notu. "ben mesajlaşmayı sevmiyorum"cu tayfa için, başkası tarafından yollanmış mesajı üçüncü bir kişiye yolladığınızda mesajın başına whatsapp çalışanlarınca düşülen not olduğunu söyleyelim de bunun, bir sevabı varsa kaçırmayalım.

ilki bir fotoğraf. mutfak tezgahının üzerinde bir fincan. neredeyse şampiyonluk kupası büyüklüğünde. içinde bir sap unutmabeni çiçeği. bir kaç dalı var ama bir sap olduğu belli.

ikincisi ise, gülümseme ikonuyla biten bir kaç cümle: "seninki dışarıdaydı. az önce elinde unutmabeni çiçeği ile geldi ve ilk olarak seni, eve dönüp dönmediğini sordu. bu çiçek senin içinmiş. özür dilemek için."

hemen aradım. o kadar renksiz bir hayatım var ki bu tarz hikâyeleri kaçırmaktan ölesiye korkuyorum çünkü.

oğlu,-ki beyfendi henüz dokuz yaşında bile değil- playstationda oyun oynarken, ona sormadan, hâliyle izin de almadan, sistemde tanımlı kredi kartı hesabını kullanarak yeni bir 'dünya' satın almış. telefonuna gelen bildirimle durumu öğrenince evi aramış ve -kendisine itimat edersek- "hemen o playstationı kapatıyorsun!" demiş. sonra da gerekli yerleri arayıp, playstationın hemen ortadan kaldırılmasını emretmiş. belki de rica etmiştir. günahını almayayım şimdi.

sonrasını tahmin ettiniz sanırım.

"peki," dedim. "çiçeği görünce ne dedin?"

cevabı netti.

"yemezler!.."

*

evet, hâlâ...

Hiç yorum yok: