17 Mayıs 2021 Pazartesi

filistin meselesi ve gösterdikleri

yıllar önce, "ister tarihin tanıdığı bir hakla kendilerine rezerve edilmiş saysınlar ister dünya savaşlarının ikincisinde çektikleri acıdan cesaret bulsunlar, zorbalıkla kurulan ve yaşatılan israil devletinin varlığı insanlık ayıbıdır," demiştim. tekrar ediyorum.

sözüm sıradan halka değil. çünkü aralarında göğüslerinin sol yanında mangal gibi yürek taşıyanlar da var. vicdan ve ahlâk sahibi, onur ve adaletten nasiplenmiş.

ama vicdan, ahlâk, adalet yoksunu bu devlet hâlâ yerli yerinde. dilerim, yok olsun.

*

aramamak için yeminler ettiğimiz, dahası aramamanın başta kendimiz olmak üzere herkes için daha hayırlı olduğu durumlarda bile elimize telefonu aldığımızda geri duramaz o aramayı yaparız ya...

tam da öyle.

*

bütün bu olan bitende, hayatı kaybedenler, yıkıntılar arasında hayata tutunmaya çalışan küçücük çocuklar, zorla, hukuksuzlukla ya da hileyle evleri, toprakları ellerinden alındığı için kamplarda yaşamak zorunda kalan filistinliler, kutsal gördükleri yerlere yapılan saygısızlığı seyretmek zorunda bırakılan müslümanlar kadar içimi acıtan başka bir boyut var.

anlayabilsem, kendime açıklayabilsem içimdeki acı azalacak. ama anlamıyorum. anlayamıyorum. 

mesela, üstün ırk hayali kuran bir manyağın aile büyüklerine yaşattığı acıları unutup kendilerini "seçilmiş" sayan yahudileri, faşist devletlerinin kara propanganda ile tehlikede olduklarına ikna ettiği israil halkını anlayabiliyorum.

mesela, antisemitizm tasmasını mecburiyetten boynuna takan ama bugünlerde gönüllü taşıyor izlenimi bırakan alman siyasetinin bayraklarının yanına israil bayrağı asmasını anlayabiliyorum.

mesela, hıristiyan batının biraz da "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" edasıyla olaylara modern haçlı seferi gibi bakmasını anlayabiliyorum.

mesela, -utanç duysam da- siyasi doğruluk ile insani doğruluk arasındaki farkı anlayabiliyorum.

mesela, amerika başkanının diyet ödeme fırsatını kaçırmayışını anlayabiliyorum.

mesela, kültürel iktidarın kucağına oturmuş sanatçı tayfasının korkusunu, o iktidara para aktaran merkezlerden aksi bir emir gelmediği için susmalarını anlayabiliyorum.

mesela, acıları yarıştırmanın hem ayıp hem de saçma olduğuna inandığı için diğerlerinde olduğu gibi bu bahiste de cümle kurmayanları anlayabiliyorum.

mesela, herhangi bir bahaneyle islamdan ve müslümanlardan nefret etmeyi seçenleri anlayabiliyorum.

mesela, bambaşka bir halkın faşisti olduğu için başka halklara olanlara aldırmayanları anlayabiliyorum.

mesela, işlerine geldiği, içten içe hoşlarına gittiği için bosna'da olan bitene ses çıkarmayan, dahası göz yumanların filistin'de yaşanan acılara da benzer biçimde yaklaşmalarını anlayabiliyorum.

ama. ama. ama...

hayatın türlü alanlarında, dost meclisinde, whatsaap gruplarında, sosyal medyada, tezlerinin ithafında, kitaplarının "sunu"larında ateşler içindeki notre dame için ağıt yakanların ateşler içindeki mescid-i aksa için susmasını, hayvanlar ve bitkiler için ağlayanların filistinli çocukları kayıtsızlıkla izlemelerini, her türlü tercih koruma altına alınsın diye renkli bayraklar altında toplananların yıkıntılar altındaki bedenlere kayıtsızlıklarını, 'siyah'ların yaşamına verdikleri değeri filistin halkından esirgeyenleri, "küresel ısınma tehlikesi"ni işaret eden kuzey avrupalı bir kızın altyazılı konuşmalarını başka bir alemden gelmiş ilahi mesaj gibi dinleyenlerin aynı yaştaki filistinli kızların kanlar içindeki bedenlerine herhangi bir filmden trajik bir sahne gibi bakmasını anlayamıyorum.

anlatmaya da çalışmayın. başaramazsınız.

kaldı ki, anlayabildiklerimi de affediyor değilim. sadece, "körlüklerinin bahanesi, kötülüklerinin bir felsefesi var," diyorum kendi kendime.

*

son tahlilde. yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde olan biten bu ayıpta taraflar umrumda bile değil. israil'e yahudi din devleti olduğu için değil işgalci ve zalim olduğu için lanet ediyorum. arap ya da müslüman oldukları için değil mazlum oldukları için filistin halkının yanındayım.

bu vahşet karşısında "ama" diye(bile)nler ise aynaya bakmasın derim. zira orada ya ruhu hasta ya da haysiyet yoksunu birini görecekler. tatları kaçmasın. 

4 yorum:

Anna dedi ki...

Sevgili vnf,
kalbimi, yorgun,kırgın ve zayıf bir umitle tutunmaya çalışan kalbimi bırakıyorum bu yazdıklarının yanına..dilim tutuk olduğu için mi ifade edemiyorum yoksa tüm varlığım mı tutuklu, karar veremiyorum kendime bakarak..ne yapsam ne desem parçalanmış bir şeyler kalıyor güçsüz ellerimde..o kadar çok şeye sövüp saymak geliyor ki dışım delikanlı isyanlarda içim kimsesiz kız çoçuğu ağlamaktan başka kuvveti yok...samimiyet...ah ihlas..insan..neredeyiz biz neyiz bi dünya dolusu kimiz?
deniz fenerinin ışığı da düşmese bu karanlıkta kayalara çarpacak olana ne iyi geldin.
selam sevgi dua.

verbumnonfacta dedi ki...

@sevgili anna,
bu kırık dökük cümlelere gözünüzün değmesi dahi iltifatken bütün bunlar ne çok.
"yalnız hüznü vardır kalbi olanın" der ya "müntehir çiçek" ilhami, bizimki de öyle. elden bir şey gelmeyince de bazan duaya sığınıyoruz bazan yazıya. bazan da öfkeye.

dünya belki de başka bir dünyanın cehennemi. yoksa, bu kadar kötülük nasıl mümkün olabilir?

fener ışığı ise tek başına anlamsız. göz gerek. yüzünü haritadan ya da pusuladan kaldırıp ufka bakan bir çift göz.

selam, sevgi ve dua, buradan da. size, ailenize, sevdiklerinize...

pelinpembesi dedi ki...

Böylesine iyi dile getiremezdim benzer duygu ve düşüncelerimi vnf,
şimdi okudum yazılarını. üzerine ne yazabilirim ki..

verbumnonfacta dedi ki...

var olun... eskide kalmış o yazıya da benzer tepki vermiştiniz. ki, bu bana iltifat değil içinizin güzelliği.