29 Aralık 2020 Salı

bir masada iki kişi: güven

çayından son bir yudum aldı, masaya bıraktığı fincanı parmak uçlarıyla ortaya doğru itti. bir süre camdan dışarı, belki de apansız bastıran yağmurda ıslanmamak için koşuşan insanlara baktı. bakışlarını oradan alıp az önce masanın ortasına doğru ittiği fincana verirken konuşmaya başladı:

- ne zaman güvenmekten vazgeçtin? ya da güvenini kaybettin?

- olan bu değildi.

- neydi?

- güvenmeye ihtiyaç yoktu. sorgulamadım o yüzden. tıpkı yanında uyumayacağın birinin horlayıp horlamadığının ya da uyurken üzerini açıp açmadığının önemi olmayışı gibi.

- nasıl aynı servisle işe gidip geliyoruz diye birinin siyasi görüşünü merak etmiyorsak ya da asla futbol konuşmayacağını bildiğin birinin hangi takımı tuttuğu önemli değilse.

- tam da öyle.

- ya sonra?

- eskilerin eşik dediği, zamanı ruhuna uygun yaşayanların ise level atlamak diye tarif ettiği o an geldi.

*

güvenilmezdi. cezası hapis olsa, yıllarca içerde tutacak kadar delil de vardı üstelik.

Hiç yorum yok: