"tedirgin bir "allah, allah!" çıktı ağzından dedemin. cevabından korkan bir soru gibiydi. gövdesi pas dolu külüstür motorsikletiyle toprak yolu silkeleye silkeleye gelen postacı ne zaman meşin çantasından saman rengi bir zarf çıkarsa yaptığı gibi telaşla avuç içlerini yorgun gövdesine vura vura gözlüğünü aramaya başladı. hem gövdesini dövüyor hem aritmetik işlemi yapan ilkokul öğrencisi gibi kendi kendine konuşuyordu. "hatiplerin memet sabah çarşıya gitti. köron mustafa da ırmak yanda, uzak tarlada bugün. dokuz eksi iki?"
yokuşun yarı belindeki kalabalığa baktım. altı kişiydi."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder