bazan yazmak istediğinizi hazır bulursunuz. üzerine ne söylerseniz fazla gelir.
o yüzden, yalnızca, selâm olsun seyyahlara. gördüklerini bir daha bakmayacağı fotoğraflara hapsetmeyenlere, o fotoğrafı sosyal medya hesabında paylaşma arzusu hissetmeyenlere...
*
"seyyahla turist arasında fark var. seyyah gittiği yere ruhunu da götürür, yeni yaşantılara açıktır, seyahat onun için ruhu zenginleştirici bir deneyim, bir içe dönme hamlesidir. öte yanda, turist sadece tüketir. şehirlere, insanlara, seslere ve yüzlere nüfuz etmez. beş yıldızlı otellerde konaklar, şehri en güvenli yerlerinden dolaşarak tanımaya çalışır, rahatından asla ödün vermek istemez. seyahat eden kişi ise hayatın bildik konforundan vazgeçerek çıplak benliğini yeni deneyimlere açar. bilinmedik bir dilin, aşinası olmadığı olmadığı sokakların ortasında kendi ruhunu arayan kişidir o. seyyah gittiği yerlerden kartpostallar göndermez, gördüğü yerleri video kameraya kaydedip eşe dosta göndermez, çantasında filmler yoktur. ama dilinde, her yolculuğun sonunda anlatabileceği hikâyeler vardır. bu hikayeler çoğu zaman insan hikâyeleridir. gördüklerinizi kamera veya fotoğraf makinesi görüntülerine hapsetmekle tüketiciliğinizi tescil etmiş oluyorsunuz. sizin görmüş olduklarınızı göremeyen bir başkası size sahip olduğunuz bu ayrıcalıktan dolayı imrensin istersiniz. kapitalizmin hiç bıkmadan dürttüğü de, işte bu duygudur. başkalarında haset uyandırma arzusu. tüketici kültürü, başkalarının sahip olamadıklarına sizin sahip olduğunuz yanılsaması yaşamak hayatınıza geçici bir anlam duygusu, uçucu bir neşe sağlar.
tunus'ta veya yeryüzünün bir başka yerinde sadece binalara bakarak, görülmesi gereken yerleri görerek, steril restoranlarda yiyip içerek, yolların kirine tozuna bulanmadan yapılmış bir gezi, gerçek bir yolculuk olmasa gerektir. yol belirsizliklerle dolu bir güzergâhtır. eskilerin güzel bir sözü var, "zafer değil, sefer" derler. önemli olan varmak değil, yolda olmaktır. yolu yaşamaktır. yolun getirdiklerini eşsiz bir tecrübe olarak ciğerlerine çekmektir. arka sokaklara girebilmek, mabedleri soluyabilmek, halkın kahvehanelerinde onlarla sohbet edebilmek, nargile içebilmek, onların yedikleriyle karnını doyurabilmek demektir. seyyah orada olan adamdır. turist bedenen orada olsa bile ruhen burada, evin konforundadır, zihni ise ayarlıdır, dönüşte taşıyacağı hediye ve resimlerle ancak vardır."*
*: kemal sayar, kalbin direnişi - tunus'ta seyyah
tunus'ta veya yeryüzünün bir başka yerinde sadece binalara bakarak, görülmesi gereken yerleri görerek, steril restoranlarda yiyip içerek, yolların kirine tozuna bulanmadan yapılmış bir gezi, gerçek bir yolculuk olmasa gerektir. yol belirsizliklerle dolu bir güzergâhtır. eskilerin güzel bir sözü var, "zafer değil, sefer" derler. önemli olan varmak değil, yolda olmaktır. yolu yaşamaktır. yolun getirdiklerini eşsiz bir tecrübe olarak ciğerlerine çekmektir. arka sokaklara girebilmek, mabedleri soluyabilmek, halkın kahvehanelerinde onlarla sohbet edebilmek, nargile içebilmek, onların yedikleriyle karnını doyurabilmek demektir. seyyah orada olan adamdır. turist bedenen orada olsa bile ruhen burada, evin konforundadır, zihni ise ayarlıdır, dönüşte taşıyacağı hediye ve resimlerle ancak vardır."*
*: kemal sayar, kalbin direnişi - tunus'ta seyyah
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder