bir süredir sinek ısırıklarının müellifi'ni* düşünüyorum. daha doğrusunu sonunu...
"tamam!" dedi ve bunu bir sevgi sözcüğü söyler gibi söyledi; son hecede dudakları birbirine yapıştı.
*
otuz beş yaşında işinden istifa edip, "gençken dinledikleri şarkılara, geçen zamana ve her şeye rağmen devam eden hayata dair bir roman" yazmak isteyen cemil, "kuşkusuz elimizde tuttuğumuz, okuduğumuz romandır bu- hikâyenin başında editöre teslim ettiği romanı için anlatı boyunca editörden haber bekler.
o haber sonunda gelir. ama olumlu değildir. "karakterinize inanmakta güçlük çekiyoruz. evet, iyi ve ahlaklı biri. fakat onu çok az eylem halinde görüyoruz. bu da onun iyiliğinden ve ahlakından, hatta gerçekliğinden şüphe etmemize yol açıyor. karakterinizi biraz kirletmeniz gerek. yanlış olduğunu bile bile bir şeyler yapsın, kötü olduğunu bile bile. gerçek hayatta da böyle olmaz mı? kötü olduğunu bildiğimiz şeyleri de yaparız, değil mi? kahramanınız o kadar düzgün bir adam ki, hayatı gerçek bir hayat gibi değil de bir müsamere gibi sanki. yani öyle bir uyanıyor okuyanda. anlatabiliyor muyum? fazla naif. bunu kırmak gerek, biraz kirletmek gerek."
bu konuşmanın üzerine biraz düşünür, oyalanır ve sakinleştiğinde eşi nazlı'yı arar. durumu anlattıktan sonra nazlı, "neden bu kadar önem veriyorsun? hem, reddetmemişler ki! istersen yaparsın önerdiklerini, istemezsen yapmazsın... çok hırslısın cemil, çok anlam yüklüyorsun bu kitaba. girdiğin yerden çıkamayacaksın. bence seymour'dan bir muz balığı hikâyesi dinleyip kendine gelsen iyi olur!"
cemil biraz daha düşünür, biraz daha oyalanır ve "tamam!" der...
*
bu "tamam!" kime denmiştir?
editör hanıma mı, nazlıya mı?
yoksa, kendi kendisinin romanını yazan bir yazar olarak bir roman kahramanı olmayı hak etmek için, "gene yenildik muhip! onlar kazandı" dercesine kötü biri olmaya, kirlenmeye mi karar vermiştir?
"tamam!" dedi ve bunu bir sevgi sözcüğü söyler gibi söyledi; son hecede dudakları birbirine yapıştı.
*
otuz beş yaşında işinden istifa edip, "gençken dinledikleri şarkılara, geçen zamana ve her şeye rağmen devam eden hayata dair bir roman" yazmak isteyen cemil, "kuşkusuz elimizde tuttuğumuz, okuduğumuz romandır bu- hikâyenin başında editöre teslim ettiği romanı için anlatı boyunca editörden haber bekler.
o haber sonunda gelir. ama olumlu değildir. "karakterinize inanmakta güçlük çekiyoruz. evet, iyi ve ahlaklı biri. fakat onu çok az eylem halinde görüyoruz. bu da onun iyiliğinden ve ahlakından, hatta gerçekliğinden şüphe etmemize yol açıyor. karakterinizi biraz kirletmeniz gerek. yanlış olduğunu bile bile bir şeyler yapsın, kötü olduğunu bile bile. gerçek hayatta da böyle olmaz mı? kötü olduğunu bildiğimiz şeyleri de yaparız, değil mi? kahramanınız o kadar düzgün bir adam ki, hayatı gerçek bir hayat gibi değil de bir müsamere gibi sanki. yani öyle bir uyanıyor okuyanda. anlatabiliyor muyum? fazla naif. bunu kırmak gerek, biraz kirletmek gerek."
bu konuşmanın üzerine biraz düşünür, oyalanır ve sakinleştiğinde eşi nazlı'yı arar. durumu anlattıktan sonra nazlı, "neden bu kadar önem veriyorsun? hem, reddetmemişler ki! istersen yaparsın önerdiklerini, istemezsen yapmazsın... çok hırslısın cemil, çok anlam yüklüyorsun bu kitaba. girdiğin yerden çıkamayacaksın. bence seymour'dan bir muz balığı hikâyesi dinleyip kendine gelsen iyi olur!"
cemil biraz daha düşünür, biraz daha oyalanır ve "tamam!" der...
*
bu "tamam!" kime denmiştir?
editör hanıma mı, nazlıya mı?
yoksa, kendi kendisinin romanını yazan bir yazar olarak bir roman kahramanı olmayı hak etmek için, "gene yenildik muhip! onlar kazandı" dercesine kötü biri olmaya, kirlenmeye mi karar vermiştir?
1 yorum:
Bence nazlı ya desin ...
Benim tuzum kuru ticari kaygılarla yazılmış romanları " çok satanlar" kısmında olduğunu bilip es geçenlerdenim ...
sonra da editöre şu şarkıyı armağan etsin ;
Sezen - ihanetten geri kalan ...
Yorum Gönder