ya da "olasılıksız ve empati'nin yazarı adam fawer"ın son romanı.
evet, tırnak içi. çünkü romanın kapağında öyle yazıyor.
*
"bestseller" diye isimlendirilen, "çok satan" kitaplardan uzak durmayı tercih edenlerdenim. herkes gibiyim yani. sıradan.
bu yüzden, "çok satan", hatta "çok ve uzun satan" kitapların belki de en güzeli olan nietzsche ağladığında'yı kaçırabilirdim ama kitabı okuduğumda henüz korsan baskısı kaldırım sergilerine düşmemişti. baskı sayısı ise henüz tek haneli sayıları gösteriyordu.
bunları söylerken, söz gelimi masumiyet müzesi ya da mücellâ'yı ve bir kaç kitabı daha çok satacağını bilerek aldığımı da itiraf etmeliyim. ve şimdi bir tamlama: "olasılıksız ve empati'nin yazarı adam fawer"ın son romanı oz'un yazarı adam fawer'ın ilk romanı olasılıksız da onlardan biriydi.
o sıra kaos teorisi ile ilgiliydim ve henüz hem alev alatlı'nın kabus ile rüya'sı hem bilim teknik yayınları'ndan çıkan kaos (james gleick) ile rastlantı ve kaos'un (david ruelle) tadı damağımdaydı.
ama karşıma çıkan, olasılık bahsinden yola çıkarak yazılmış, sürükleyici, sinemasal bir anlatıma sahip, içinde cia ve fbi'ın cirit attığı bir macera romanı olmuştu. sanki yazar, hollywood için yazılmış bir senaryoya biraz ekleme yapmış ve roman olmuştu. kaldı ki o ara matematik konulu filmler pek modaydı. hatta şöyle devam etmiştim: "eğer öyle değilse de eklendiğini düşündüğüm fazlalıklar budanarak roman senaryoya dönüşür ve yakında sinemalarda da fırtına gibi eser."
nihayetinde olasılık teorisinden, teolojiden, fizikten özellikle de kuantum fiziğinden çokça bahsederek önemli şeyler anlatıyormuş gibi yapan kitabın tek derdi vardı; bizi son durağa ulaştırmak.
"olasılıksız ama imkansız değil" diyen cümleyi deftere not etsem de, biliyorum ki gündelik hayatın içine "sürpriz"i sokarak o meseleyi halletmişiz: sürpriz, zayıf ya da hesaba katılmayan bir ihtimalin gerçekleşmesidir. bir de borges var. "imkansız, reddedilmiş mümkündür ve kuzeye gidildikçe imkansızlar çoğalır," diyen borges...
her şey defteri-iki'yi karıştırınca, laplace'ın deterministik dünya kabulünden yola çıkan kitaptan satranca dair bir kaç cümle, bir de ahkâm çıktı karşıma: "biri eğer fizik kurallarını ve bir an için evrendeki her şeyin konumunu bilirse, o kişi olan her şeyi bilebilir ve gelecek tüm tarihi de bilebilir," cümlesini yazmış, hemen altına "ve biz ona tanrı diyoruz" demişim.
daha orijinali yayınlanmadan türkiye'de türkçe çevirisi yayınlanan empati'yi okumadım bile. çünkü, adam fawer'a "ayırdığım süre" dolmuştu. kitap hakkında bildiğim bir kaç cümleyi de bu yazıyı yazarken öğrendim.
şimdi ise mevsimlerden yaz. insanlar kumsala indi, denize koşuyor. yeni bir adam fawer kitabı için şartlar müsait yani. türkiye'deki yayıncısı da arayıp, "'adam'ım seninle iyi bir dalga yakaladık. önümüz yaz. bunu kaçırmayalım," demiş galiba. o da elindeki malzemelere bakıp, bir zamanlar yaratıcı yazarlık dersinde işlediği konuyu, yani oz büyücüsü'nü ele almış. hikâyeye bir başka karakterin gözünden, uçan maymunun gözünden bakarak her şeyin sonrasını anlatmış.
sonrası malum. tıpkı empati de olduğu gibi bu kitabın da ingilizcesinden önce türkçesi yayınlanmış. bence olur. ne de olsa korsan baskılarıyla beraber bir milyondan fazla satan bir yazar söz konusu. o da durumun farkında ve önsözde türk okurlara "siz olmasaydınız ben de olmazdım" diyerek teşekkür etmiş. çünkü, onların baş tacı ettiği olasılıksız'ın ülkesi amerika'da esamisi bile okunmuyormuş.
yazar, tanıtım röportajlarında oz'un ikincisini de müjdelemiş. sihirli değil bilimli bir devam. ilk kitabı tamamen baş aşağı çevirip tüm bu sihrin gerçekte nasıl çalışabileceği, oz'un da bilimsel düzlemde nasıl var olabileceği üzerine bir anlatı. önümüzdeki yaz muhtemelen. tatil için bavullar hazırlanmaya başladığında.
evet, tırnak içi. çünkü romanın kapağında öyle yazıyor.
*
"bestseller" diye isimlendirilen, "çok satan" kitaplardan uzak durmayı tercih edenlerdenim. herkes gibiyim yani. sıradan.
bu yüzden, "çok satan", hatta "çok ve uzun satan" kitapların belki de en güzeli olan nietzsche ağladığında'yı kaçırabilirdim ama kitabı okuduğumda henüz korsan baskısı kaldırım sergilerine düşmemişti. baskı sayısı ise henüz tek haneli sayıları gösteriyordu.
bunları söylerken, söz gelimi masumiyet müzesi ya da mücellâ'yı ve bir kaç kitabı daha çok satacağını bilerek aldığımı da itiraf etmeliyim. ve şimdi bir tamlama: "olasılıksız ve empati'nin yazarı adam fawer"ın son romanı oz'un yazarı adam fawer'ın ilk romanı olasılıksız da onlardan biriydi.
o sıra kaos teorisi ile ilgiliydim ve henüz hem alev alatlı'nın kabus ile rüya'sı hem bilim teknik yayınları'ndan çıkan kaos (james gleick) ile rastlantı ve kaos'un (david ruelle) tadı damağımdaydı.
ama karşıma çıkan, olasılık bahsinden yola çıkarak yazılmış, sürükleyici, sinemasal bir anlatıma sahip, içinde cia ve fbi'ın cirit attığı bir macera romanı olmuştu. sanki yazar, hollywood için yazılmış bir senaryoya biraz ekleme yapmış ve roman olmuştu. kaldı ki o ara matematik konulu filmler pek modaydı. hatta şöyle devam etmiştim: "eğer öyle değilse de eklendiğini düşündüğüm fazlalıklar budanarak roman senaryoya dönüşür ve yakında sinemalarda da fırtına gibi eser."
nihayetinde olasılık teorisinden, teolojiden, fizikten özellikle de kuantum fiziğinden çokça bahsederek önemli şeyler anlatıyormuş gibi yapan kitabın tek derdi vardı; bizi son durağa ulaştırmak.
"olasılıksız ama imkansız değil" diyen cümleyi deftere not etsem de, biliyorum ki gündelik hayatın içine "sürpriz"i sokarak o meseleyi halletmişiz: sürpriz, zayıf ya da hesaba katılmayan bir ihtimalin gerçekleşmesidir. bir de borges var. "imkansız, reddedilmiş mümkündür ve kuzeye gidildikçe imkansızlar çoğalır," diyen borges...
her şey defteri-iki'yi karıştırınca, laplace'ın deterministik dünya kabulünden yola çıkan kitaptan satranca dair bir kaç cümle, bir de ahkâm çıktı karşıma: "biri eğer fizik kurallarını ve bir an için evrendeki her şeyin konumunu bilirse, o kişi olan her şeyi bilebilir ve gelecek tüm tarihi de bilebilir," cümlesini yazmış, hemen altına "ve biz ona tanrı diyoruz" demişim.
daha orijinali yayınlanmadan türkiye'de türkçe çevirisi yayınlanan empati'yi okumadım bile. çünkü, adam fawer'a "ayırdığım süre" dolmuştu. kitap hakkında bildiğim bir kaç cümleyi de bu yazıyı yazarken öğrendim.
şimdi ise mevsimlerden yaz. insanlar kumsala indi, denize koşuyor. yeni bir adam fawer kitabı için şartlar müsait yani. türkiye'deki yayıncısı da arayıp, "'adam'ım seninle iyi bir dalga yakaladık. önümüz yaz. bunu kaçırmayalım," demiş galiba. o da elindeki malzemelere bakıp, bir zamanlar yaratıcı yazarlık dersinde işlediği konuyu, yani oz büyücüsü'nü ele almış. hikâyeye bir başka karakterin gözünden, uçan maymunun gözünden bakarak her şeyin sonrasını anlatmış.
sonrası malum. tıpkı empati de olduğu gibi bu kitabın da ingilizcesinden önce türkçesi yayınlanmış. bence olur. ne de olsa korsan baskılarıyla beraber bir milyondan fazla satan bir yazar söz konusu. o da durumun farkında ve önsözde türk okurlara "siz olmasaydınız ben de olmazdım" diyerek teşekkür etmiş. çünkü, onların baş tacı ettiği olasılıksız'ın ülkesi amerika'da esamisi bile okunmuyormuş.
yazar, tanıtım röportajlarında oz'un ikincisini de müjdelemiş. sihirli değil bilimli bir devam. ilk kitabı tamamen baş aşağı çevirip tüm bu sihrin gerçekte nasıl çalışabileceği, oz'un da bilimsel düzlemde nasıl var olabileceği üzerine bir anlatı. önümüzdeki yaz muhtemelen. tatil için bavullar hazırlanmaya başladığında.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder