çayından son bir yudum aldı, masaya bıraktığı fincanı parmak uçlarıyla ortaya doğru itti. bir süre camdan dışarı, belki de apansız bastıran yağmurda ıslanmamak için koşuşan insanlara baktı. bakışlarını oradan alıp az önce masanın ortasına doğru ittiği fincana verirken konuşmaya başladı:
- "gitme" dediğin biri oldu mu hiç?
- biliyorsun, işe yaramaz "gitme" demek. çünkü,..
- bunun felsefesini duymak, edebiyatını dinlemek istemiyorum. sadece soruma cevap ver. lütfen...
- hatırlamıyorum.
- peki gitmesin, kalsın istediğin biri oldu mu hiç?
- oldu.
- ne yaptın peki?
- hiçbir şey... öylece durdum. duyguları ve duyuları alınmış gibi.
*
kendime geldiğimde, "gitme" demek istediğimde yani, artık "gitme. kal," demenin bir manası kalmamış, onu kendi ellerimle bindirdiğim gemi çoktan uzaklaşmıştı.
- "gitme" dediğin biri oldu mu hiç?
- biliyorsun, işe yaramaz "gitme" demek. çünkü,..
- bunun felsefesini duymak, edebiyatını dinlemek istemiyorum. sadece soruma cevap ver. lütfen...
- hatırlamıyorum.
- peki gitmesin, kalsın istediğin biri oldu mu hiç?
- oldu.
- ne yaptın peki?
- hiçbir şey... öylece durdum. duyguları ve duyuları alınmış gibi.
*
kendime geldiğimde, "gitme" demek istediğimde yani, artık "gitme. kal," demenin bir manası kalmamış, onu kendi ellerimle bindirdiğim gemi çoktan uzaklaşmıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder