çayından son bir yudum aldı, masaya bıraktığı fincanı parmak uçlarıyla ortaya doğru itti. bir süre camdan dışarı, belki de apansız bastıran yağmurda ıslanmamak için koşuşan insanlara baktı. bakışlarını oradan alıp az önce masanın ortasına doğru ittiği fincana verirken konuşmaya başladı:
- sizin için çok kalp kırdı diyorlar.
- hayat bu; göz yaşları ve kırıklar. ve bir çok şey daha.
- göğsünüzde parıldayan madalyaları nasıl kazandınız peki?
- onlar meşru müdafaalarla kazanıldılar.
*
kabul ediyorum. hepsi değil.
- sizin için çok kalp kırdı diyorlar.
- hayat bu; göz yaşları ve kırıklar. ve bir çok şey daha.
- göğsünüzde parıldayan madalyaları nasıl kazandınız peki?
- onlar meşru müdafaalarla kazanıldılar.
*
kabul ediyorum. hepsi değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder