blogun burasında kitap kapaklarından, arkakapakyazılarından, ayrıntı'dan, can yayınları'ndan, binooki'den, iletişim'den, yuvarlakkareyuvarlak yayınlarından, marquez'den, emrah serbes'ten, orhan pamuk'tan, adalet ağaoğlu'ndan, murat menteş'ten bahsedeceğiz.
bu haliyle biraz olsun "okumadan kitap eleştirisi" sayılabilir.
ve bütün bunların arasında, "görmeye muktedir gözler" onu nasıl da özlediğimi falan görecek.
başlayalım.
*
yalnızca yazara ya da konusuna dikkat ederek okumak okyanusunda kendine rota çizdiğini iddia edenlere rastlarsanız inanmayın. okumayı tetikleyen, rotayı değiştiren ve hatta belirleyen bambaşka etkenler de var çünkü.
mesela, sadece arka kapak yazılarına bakarak adını ilk defa duyduğun yazarların ilk defa rastladığım kitaplarını satın aldığım çoktur. aklımda kalan tek yanılgı ise -aynı zamanda ayrıntı'nın beni hayal kırıklığına uğratan nadir kitaplarındandır- yalanın erdemi.
kitaplığın rengine ya da okuma odasındaki mobilyalara uyup uymadığına dikkat etmesem de beni kapağı yüzünden tavlayan kitaplar da çoktur. eğer can yayınları'nın yeni basım marquez kitapları için tasarladığı kapaklarla rastlaşırsanız, onlar ne demek istediğimi anlatır.
konuyu bir örnekle açıklayınız. peki...
*
emrah serbes harikası erken kaybedenler'in yeni kapağını gördünüz mü? birileri eleştirimizi, birileri de duamızı duymuş gibi. darısı her temas iz bırakır'ın başına. binooki'den daha çok çalışmasını bekliyoruz.
*
bilindiği üzere orhan pamuk artık yapı kredi yayınları için ter döküyor. yıllardır beklenen son romanı kafamda bir tuhaflık oradan yayınlandı. bilmiyorum yeni dizgicilerinden memnun kalır ve "iletişim yayınları’nın dünya şampiyonu dizgicisi" hüsnü abbas hakkında kurduğu, "en okunmaz yazımı okur ve çok büyük süratle yazar. bazen ben yazmasam bile onun romanı iyi yazdığını hayal ederim"* tarzı cümleler kurar mı?
ama darmin hadzibegovic'in hazırladığı "orhan pamuk'un yazı ve resimleriyle" alt başlığıyla yayınlanan kara kitap'ın sırları tasarımı, kağıt seçimi, boyutu ve içeriğiyle muhteşemdi. öyle ki, kara kitap'a bu denli zaafım olmasaydı bile rastlar rastlamaz satın alır, hem sever hem okurdum.
meğer bütün bunlar "son roman" faciası için hazırlıkmış. resim gibi görsel bir sanattan vazgeçip romancı olmaya karar veren, dahası estetik kaygıları olduğundan emin olduğum orhan pamuk bu kadar berbat bir kapağa ve hatta yazı karakteri ve sayfa düzenine nasıl izin vermiş merak etmekteyim.
*
henüz okumadım ama "türk romanının ilk üçü"ne sokabileceğim orhan pamuk'un son romanından umutlu değilim. ve bu duygu ilk defa içimde büyüyor. (eğer kitaplığın rafında yan yatmış vaziyette sırasını bekleyen kitabı okur da fikrim değişirse soluğu burada alacağıma "küçük izci sözü" veririm.) masumiyet müzesi'nden artan malzemeyi boşa gitmesin diye kullanmış geliyor bana.
onun klasındaki bir yazar için yeni bir roman için altı yıl beklemek hiç de uzun bir süre değil. bu yüzden "altı yıl"ı dillerine persenk edenleri anlamıyorum. türk romanını kilometre taşlarından adalet ağaoğlu neredeyse yirmi yıl sonra roman yayınlayabiliyorsa orhan pamuk da sevenlerini üzmek pahasına bekleyebilmeli.
bir başka tehlike de orhan pamuk'un giderek, "sadece" istanbul yazarına dönüşmesi. yoksa, bulmuşum bir kanal oradan yürüyeyim, kolaycılığına mı kapıldı? oysa bunu murat menteş de yapıyor ve hiç hoş değil.
*: öteki renkler
bu haliyle biraz olsun "okumadan kitap eleştirisi" sayılabilir.
ve bütün bunların arasında, "görmeye muktedir gözler" onu nasıl da özlediğimi falan görecek.
başlayalım.
*
yalnızca yazara ya da konusuna dikkat ederek okumak okyanusunda kendine rota çizdiğini iddia edenlere rastlarsanız inanmayın. okumayı tetikleyen, rotayı değiştiren ve hatta belirleyen bambaşka etkenler de var çünkü.
mesela, sadece arka kapak yazılarına bakarak adını ilk defa duyduğun yazarların ilk defa rastladığım kitaplarını satın aldığım çoktur. aklımda kalan tek yanılgı ise -aynı zamanda ayrıntı'nın beni hayal kırıklığına uğratan nadir kitaplarındandır- yalanın erdemi.
kitaplığın rengine ya da okuma odasındaki mobilyalara uyup uymadığına dikkat etmesem de beni kapağı yüzünden tavlayan kitaplar da çoktur. eğer can yayınları'nın yeni basım marquez kitapları için tasarladığı kapaklarla rastlaşırsanız, onlar ne demek istediğimi anlatır.
konuyu bir örnekle açıklayınız. peki...
*
emrah serbes harikası erken kaybedenler'in yeni kapağını gördünüz mü? birileri eleştirimizi, birileri de duamızı duymuş gibi. darısı her temas iz bırakır'ın başına. binooki'den daha çok çalışmasını bekliyoruz.
*
bilindiği üzere orhan pamuk artık yapı kredi yayınları için ter döküyor. yıllardır beklenen son romanı kafamda bir tuhaflık oradan yayınlandı. bilmiyorum yeni dizgicilerinden memnun kalır ve "iletişim yayınları’nın dünya şampiyonu dizgicisi" hüsnü abbas hakkında kurduğu, "en okunmaz yazımı okur ve çok büyük süratle yazar. bazen ben yazmasam bile onun romanı iyi yazdığını hayal ederim"* tarzı cümleler kurar mı?
ama darmin hadzibegovic'in hazırladığı "orhan pamuk'un yazı ve resimleriyle" alt başlığıyla yayınlanan kara kitap'ın sırları tasarımı, kağıt seçimi, boyutu ve içeriğiyle muhteşemdi. öyle ki, kara kitap'a bu denli zaafım olmasaydı bile rastlar rastlamaz satın alır, hem sever hem okurdum.
meğer bütün bunlar "son roman" faciası için hazırlıkmış. resim gibi görsel bir sanattan vazgeçip romancı olmaya karar veren, dahası estetik kaygıları olduğundan emin olduğum orhan pamuk bu kadar berbat bir kapağa ve hatta yazı karakteri ve sayfa düzenine nasıl izin vermiş merak etmekteyim.
*
henüz okumadım ama "türk romanının ilk üçü"ne sokabileceğim orhan pamuk'un son romanından umutlu değilim. ve bu duygu ilk defa içimde büyüyor. (eğer kitaplığın rafında yan yatmış vaziyette sırasını bekleyen kitabı okur da fikrim değişirse soluğu burada alacağıma "küçük izci sözü" veririm.) masumiyet müzesi'nden artan malzemeyi boşa gitmesin diye kullanmış geliyor bana.
onun klasındaki bir yazar için yeni bir roman için altı yıl beklemek hiç de uzun bir süre değil. bu yüzden "altı yıl"ı dillerine persenk edenleri anlamıyorum. türk romanını kilometre taşlarından adalet ağaoğlu neredeyse yirmi yıl sonra roman yayınlayabiliyorsa orhan pamuk da sevenlerini üzmek pahasına bekleyebilmeli.
bir başka tehlike de orhan pamuk'un giderek, "sadece" istanbul yazarına dönüşmesi. yoksa, bulmuşum bir kanal oradan yürüyeyim, kolaycılığına mı kapıldı? oysa bunu murat menteş de yapıyor ve hiç hoş değil.
*: öteki renkler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder