18 Aralık 2014 Perşembe

biraz da futbol


jurgen klopp

bir futbol sever olarak borussia dortmund teknik direktörü jurgen klopp'u yıllardır ilgiyle takip ediyorum. finansal olarak çökmüş borussia dortmund'u yeniden ayağa kaldıran, yarattığı takımla üstüste iki alman ligi-bundesliga şampiyonluğu ve bir uefa şampiyonlar ligi finaline yürüyen bu adamı zevkle takip ettim.

sömürgelerden gelip (okyanusa uzak kaldığı için sömürgeciliğin nimetlerinden yararlanamayan, bu yüzden pislik çıkartan almanya'nın göçmen işçiler yoluyla sömürgelerini kendi ülkesinde kurduğu fikrine katılıyorum) bir takım olan gençlerle ilişkisini ise kıskanılısı buldum.

bir defasında saç ektirdiği için magazin basınına konu olan, genelde başarılarıyla gündeme gelen klopp, bu defa ilk on üç hafta sonunda ligin dibine demir atan takımı yüzünden röportaj vermek zorunda kaldı. bu röportajda takımını ıslıklayan taraftarlara, "sürekli kazanan bir takım istiyorsanız gidin bayern'i tutun," diye 'ayar' veriyor ve bir defa daha gönlümüzü kazanıyordu.

bayern demişken. başka türlü "bayern" demiş die toten hosen'i anmamak mümkün mü?

"bazıları gibi gidip de bayern'e/ halel getiremem şahsiyetime"


zlatan ibrahimoviç

şimdilerde paris saint-germain için atıyor gollerini.

büyük olduğu, gittiği her takımda şampiyonluk yaşadığı bilinir. ve bu şampiyonluklarda büyük payı olduğu da. ama yalnızca attığı fantastik gollerle anılır. ne de olsa messiler, ronaldolar mevsimindeyiz.

bu ara açık farkla en sevdiğim iki blogtan biri olan "şota'nın tercümanları"nda onunla yapılmış nefis bir röportaj okudum. özellikle psg'in fransa ligindeki rakiplerinden toulouse'un ibrahimoviç'e otuz üçüncü yaşı nedeniyle yolladığı mesaja bayıldım:
"bugün, oğlun isa'yla aynı yaşa, hayatının otuz üçüncü yılına geldin.. bütün rahibeler muhteşem zlatan ibrahimoviç'i görebilmek için dua ediyor, insanlar futbolun etrafında bir araya gelsin diye gözyaşları döküyorlar! nice yıllara büyük zlatan! çok yaşa! geçtiğimiz iki yıl boyunca bize goller atmaktan sapkınca bir zevk alsan da sana kin beslemiyoruz. yaptığın her şey için teşekkürler!"
düşünün bir. fenerbahçe ya da galatasaray demba ba'ya doğum günü mesajı yollamış...

allah muhafaza.


alex de souza

bu coğrafyaya uğramış en kalibreli futbolcu değildi belki. ama en başarılısıydı. büyüktü. ondan başka kim ve ne varsa "bir alex değil"di. heykeli dikildi. peşi sıra narsizmden muzdarip bir kulüp başkanı tarafından takımından gönderildi. sadece gelirken değil giderken de havaalanında izdihama neden olan tek futbolcuydu belki.

o futbolcu ülkesine döndü. futbola başladığı takımda futbolu bıraktı. bırakırken de instagram hesabından futbolcusu olduğu bütün takımlara ve taraftarlarına teşekkür etti. rakip taraftara teşekkürü ise paha biçilmezdi:
"bir özel teşekkür de rakip taraftara. hiç bir zaman hiç bir yerde rakip taraftar tarafından kötü muamele görmedim. gerçekten teşekkürler! rakip taraftarı sessizliğe boğup gene de saygı duyulan bir şekilde sahadan yürüyüp çıkabilmek büyük bir keyifti."

sonuç yerine

biz bu kasabada "futbol sadece futbol değildir"cileri sevmeyiz yabancı.

onlar beşiktaş yerine çarşı'yı tutar, metin-ali-feyyaz ya da gordon milne yerine süleyman seba'yı özlerler.

kaldı ki futbol sadece futboldur. sahaya çıkar en iyi oyununu oynamaya çalışırsın. kısmetse de kazanırsın. kazanmak ve kaybetmek arasındaki tek fark başkalarının sana davranışıdır.

ona bakarsanız vnf. de sadece vnf. değildir.

Hiç yorum yok: