arkadaşlarımın düğün yemeğinde, masayı süsleyen çiçekler için parlak bir fikirle vazoya dönüştürülen şarap sürahisini görünce çok beğenmiş, yine arkadaşım olan lokanta sahibini, "ya bu şarap sürahilerinden birini bana verirsin ya da masadakini çalarım," diye tehdit etmiştim. o da yemeğin sonunda ayrılırken hakkım olan bir taneyi elime tutuşturmuştu.
işte o şarap sürahisine, pembesine yer yer beyaz çizgilerin bulaştığı gonca gülleri koyarken, yıllar öncesinde buldum kendimi: zalim nisan leylakları doğurtup gitmişti. vaktin güllerin iklimine dönüşmesi için ise ilk gülü görmek gerekti. gördüm de... koşarak gittim, ona söyledim. başkası anlatsa inanmayacağım bir ifadeyle, -biliyorum ben anlatınca da kimseler inanmaz. hatta onun benim yanımda dönüştüğü şeye yakari dışında kimseler inanmaz- "neden çalmadın," dedi. "benim için çalmalıydın." elbette ilk fırsatta çaldım. onun için çaldım... üstelik bütün bunlar olup biterken, yakalandığım takdirde bir kulak burulması ile kurtulabileceğim yaşları çoktan geçmiştim. günler, haftalar boyu parmakla gösterilmesem de en başta muhakkak ayıplayıcı nazarlarla karşılacaktım.
şimdi oturduğum masanın sağ tarafına bakıyorum ve şarap sürahisinin içindeki pembesine yer yer beyaz çizgilerin bulaştığı üç gonca gülü görüyorum. bir de, sallandığı takdirde küçük prens ile yanındaki koyunun üzerine karla beraber yıldızlar yağdıran kar küresini...
tebessüm ediyorum.
işte o şarap sürahisine, pembesine yer yer beyaz çizgilerin bulaştığı gonca gülleri koyarken, yıllar öncesinde buldum kendimi: zalim nisan leylakları doğurtup gitmişti. vaktin güllerin iklimine dönüşmesi için ise ilk gülü görmek gerekti. gördüm de... koşarak gittim, ona söyledim. başkası anlatsa inanmayacağım bir ifadeyle, -biliyorum ben anlatınca da kimseler inanmaz. hatta onun benim yanımda dönüştüğü şeye yakari dışında kimseler inanmaz- "neden çalmadın," dedi. "benim için çalmalıydın." elbette ilk fırsatta çaldım. onun için çaldım... üstelik bütün bunlar olup biterken, yakalandığım takdirde bir kulak burulması ile kurtulabileceğim yaşları çoktan geçmiştim. günler, haftalar boyu parmakla gösterilmesem de en başta muhakkak ayıplayıcı nazarlarla karşılacaktım.
şimdi oturduğum masanın sağ tarafına bakıyorum ve şarap sürahisinin içindeki pembesine yer yer beyaz çizgilerin bulaştığı üç gonca gülü görüyorum. bir de, sallandığı takdirde küçük prens ile yanındaki koyunun üzerine karla beraber yıldızlar yağdıran kar küresini...
tebessüm ediyorum.
6 yorum:
fotoğrafını görmeyi arzu ettim, bu güzel tasvirin...
tasvir güzel mi bilemem, ama manzara ve anlamı paha biçilemez.
tek kusuru, -o da nazar boncuğu olsun- küçük prens'in kitaptakine pek benzemiyor oluşu.
Nasıl bir tebessüm yayıldı kulaklarıma doğru bilseniz.Nasılda ılık ılık mideme doğru kanat çırptılar şu meşhur kelebekler.Böyle güzel mi yazılır?
kulaklarınıza doğru yayılan bir tebessüm daima olsun. o 'meşhur kelebekler'in kıymetini bilin. biliyorsunuz, ömürleri pek uzun değil.
'böyle güzel yazmak'a gelince, daha önce de dediğim gibi, tek şansı gören gözlere denk gelmesi. başka bir şey değil.
ikinci el kitaplar bahsini anladığımı söyleyemem.
affetmek ne haddime...
dört yıl önceki sizle hâlleşmeniz için aradan çekiliyorum.
Yorum Gönder