16 Eylül 2011 Cuma

eylül akşamı*

ne 'ilkokul bir'lerimizin duvarında asılı duran mevsim şeritlerinde ne de takvimlerde yeri olan, on beş ağustos ile on beş eylül arasındaki, senenin en güzel ayı tükenmiş, sıra gerçekten eylüle gelmişken yani...

neredeyse bir masal uzaklığındaki günleri analım: rutinin tozu bulaşmış gündelik hikayemize, önce film, kitap ve müzikleri, sonra da geçmişimizi katmaya başlamıştık. o geçmişte aynı şehri farkedince -hem de aynı tarihlerde- şaşırmış, ertesi gün armağanı, bülent ortaçgil işi light albümünü elimde bulmuştum.

şehir istanbul değildi. kadıköy, hiç değil...


*bülent ortaçgil, eylül akşamı

4 yorum:

cecil dedi ki...

eylül başka , bir de kasım başka gelir bana..


bülent ortaçgil... çok severim..
teşekkürler..

verbumnonfacta dedi ki...

@cecil,

kesinlikle kasim... mayis, agustos on bes-eylül on bes, biraz da nisan.

ve cok tesekkür; nedenini cok iyi biliyorsunuz.

aglea dedi ki...

eylül'le başladık yeniden. her şeye yeniden başladık. takvimi başa alarak. bakalım...

demin bir yerde t. uyar şiiri gördüm sevgili verbumnonfacta, “eylül toparlandı gitti işte
/ ekim falan da gider bu gidişle…” diyordu. evet bunu biz de biliyoruz. biliyoruz ama, bir şair deyince inanıyoruz, istemeye istemeye inanıyoruz hatta, sızlamalı filan... halbuki sadece bilmek yetse iyiydi. bu şairlerin böyle her şeye burnunu sokması var ya:)

verbumnonfacta dedi ki...

turgut 'bana da' uyar. yaşanılana da...

iyi şiiri, şairleri değilse de havalarını, onlara bir vahiy gibi gelen ilhamın o anını kıskanırım.

eskiden, beni o ara çok çarpan 'bartleby ve şürekası'nın epigrafını birine okumuştum: bazı insanların ünü ve değeri iyi yazmalarındandır, diğerlerinin ki ise hiç yazmamalarından.

şairler ve yazarlar, diye girişti söze.(gerçekten girişti, ağız burun hem de) şairler ve yazarlar, hepsi de laf ebesi. hepsinden nefret ediyorum.