nisan ayının ortasında nergis de nereden çıktı, dediğinizi duyar gibiyim. üstelik, t.s elliot'tan bu yana nisan, benim için de leylak demektir.
dün bankaya, ardından 'son hal'i sevgi'ye göndermek için postaneye uğramıştım. postaneden bir önceki çok katlı binanın altında şehrin diğer çiçekçilerine benzemeyen, kesme ve yapma çiçeklerin yanında gerçek çiçekler de satan bir dükkan vardır.
dışarıda, girişin hemen yanında ucuz çiçekler olur; kimi zamansız solmuştur, bir diğerinin yaprak simetrisi bozuktur, kiminin de adını asla bilemeyeceğimiz latince bir hastalık yüzünden yaprağına nokta kadar bir kuruluk konmuştur.
tıpkı kelepir kitaplar gibi.
plastik saksıya dikilmiş soğanlardan boy vermiş beş tane nergis kökü. üstelik uçları patlamaya hazır. o an aklıma the science of sleep'teki stéphanie geldi. onun oyuncak atı eskiciden alıp tamir etmesine ve kendi yaptığı oyuncakların arasına koymasına dair savunması: onu ilk gördüğümde o kadar hüzünlüydü ki hemen aldım.
eve geldim. ilk iş olarak plastik saksıdan kurtuldum. nergisleri fazla suya kurban gitmiş bir menekşeden arda kalan seramik saksıya taşıdım.
şimdi ise, ben bu tahta masanın sol yarısını işgal ederken, onlar diğer taraftaki dergi, kitap ve defterlerin yığınından arta kalan sağ köşede duruyor ve tarifsiz kokusu eski zamanları yedeğine alıp birer birer saklandığı yerden çıkarıp getiriyor.
deniz sakin. gökyüzünde bulutlar.
dün bankaya, ardından 'son hal'i sevgi'ye göndermek için postaneye uğramıştım. postaneden bir önceki çok katlı binanın altında şehrin diğer çiçekçilerine benzemeyen, kesme ve yapma çiçeklerin yanında gerçek çiçekler de satan bir dükkan vardır.
dışarıda, girişin hemen yanında ucuz çiçekler olur; kimi zamansız solmuştur, bir diğerinin yaprak simetrisi bozuktur, kiminin de adını asla bilemeyeceğimiz latince bir hastalık yüzünden yaprağına nokta kadar bir kuruluk konmuştur.
tıpkı kelepir kitaplar gibi.
plastik saksıya dikilmiş soğanlardan boy vermiş beş tane nergis kökü. üstelik uçları patlamaya hazır. o an aklıma the science of sleep'teki stéphanie geldi. onun oyuncak atı eskiciden alıp tamir etmesine ve kendi yaptığı oyuncakların arasına koymasına dair savunması: onu ilk gördüğümde o kadar hüzünlüydü ki hemen aldım.
eve geldim. ilk iş olarak plastik saksıdan kurtuldum. nergisleri fazla suya kurban gitmiş bir menekşeden arda kalan seramik saksıya taşıdım.
şimdi ise, ben bu tahta masanın sol yarısını işgal ederken, onlar diğer taraftaki dergi, kitap ve defterlerin yığınından arta kalan sağ köşede duruyor ve tarifsiz kokusu eski zamanları yedeğine alıp birer birer saklandığı yerden çıkarıp getiriyor.
deniz sakin. gökyüzünde bulutlar.
4 yorum:
Çiçekler harikalar.
Kelepir çiçek hiç dumamıştım.
Yeniden hayata döndürmek bir çiçeği hoş bir duygu olmalı.
Cümlem biraz başı bozuk oldu ama ne demek istediğimi anlatabildiğimi umuyorum.
çiçekler güzel.
kelepir çiçek' i de ben uydurdum galiba. sanki fena durmadı.
en başta hüzünlü oluşuna aldanmıştım. kar zarar hesabı yapmadım ama nergisler bedelini çoktan ödedi.
hayatını kurtardınız bir canlının .. mutlu olmalısınız :)) ve hayatınızı paylaşmaya başladınız onunla.. ne hoş..
merhabalar...
@cecil,
her şey vakti geldiğinde oluyor-ölüyor.
nergise düşkünlüğüm, stéphanie' ye zaafım olmasaydı muhtemelen bu hikayenin de üzerinden atlar geçerdim.
evet mutluyum. çünkü bu koku ve hatırlattıkları başımı döndürüyor.
size de 'selam olsun..'
Yorum Gönder