"Hüngür hüngür ağlayan, ölüme tapan kız kıpkırmızı olmuş gözlerini Genji'den saklayıp burnunu mendile silerken, ne olmuş yani, diye geçirdi içinden. Her şeyi başka türlü yazarım günlüğüme. Aptal gibi görünmemek için. Örneğin şöyle; "Colombina'nın gözlerinde kristal gözyaşları parıldadı, ancak uçarı kız başını salladı ve gözyaşları uçup gitti. Hayatta bir dakikadan daha fazla üzülmeye değecek hiçbir şey yoktur. Ophelia, doğru olduğuna inandığı şeyi yaptı. Kristal gözyaşları da ona değil, zavallı ihtiyar kadına adanmıştı." Bir şiir de yazabilirdi sonuna. İlk mısra kendi kendine oluşmuştu bile:
Kristal gözyaşını kirpiklerinden silerek"*
*: boris akunin, ölümün gözdesi
2 yorum:
şu sıralar eski günlüklerimi okuyorum... "Her şeyi başka türlü yazarım günlüğüme. Aptal gibi görünmemek için" ifadelerini görünce gülümsedim. ben sanki aptal görünmek için her şeyi yapmışım ;) radyoda bunu sormayı planlıyorum ama size buradan sorayım. insan günlüklerini ne yapmalı?
günlüğünüzden parçaları denk geldikçe ben de okudum 'radyo'da. aptalca olduklarını düşünmüyorum. çokça romantik, çokça içsel hepsi o.
hiç günlük tutmadım ama vasat duyguların tetiklediği metinlerim vardı ve onları mezun olduktan bir kaç yıl sonra utançla yaktım. yakmak ise romantiklik olsun diye değil bir daha dönmemek üzere yok olsunlar diyeydi.
utancın kaynağı ise -bence-, insan değişip dönüştüğünün farkında ve bunu gelişim sanma eğiliminde. o yüzden geçmişimizin verdiği rahatsızlık.
oysa eminim, "daha o gün biliyordum yağmurun yağacağını," diyerek başladığım metinden daha iyisini yazmadım ben.
Yorum Gönder