3 Aralık 2023 Pazar

eksik bir şey

söyleyeceklerim kalbinizi kırabilir. o yüzden, "aman kalbim kırılmasın," diyenleri ve "zaten kırık"ları bu tarafa alalım.

kalbi olanlar kırılacak, biliyorum. daha önce kırdım çünkü.

*

ne zaman ivan's childhood (1962) filminin ünlü öpüşme sahnesine meyleden birilerini görsem yüksek bir yere çıkıp, "hayır!" demek isterim. "hayır! o şey göründüğü gibi değil."

o sahnede yüklediğiniz anlamların hiç biri yok. aşk yok. tutku yok. zor var. hatta taciz...

çünkü kız başkasını seviyor ve kızın ayaklarını yerden kesiyor sandığınız adam da işgalci ordunun bir subayı. ve orada sadece güç ve imtiyazdan değil kızın muhtaçlığından da faydalanıyor.

serbest düşüşe bırakılmış ayaklar size "olsun n'olacaksa" diyerek kendini tutkunun ateşine atmak ya da "al beni, ne yaparsan yap" dercesine kendini muhataba emanet etmek gibi görünebilir. ama hayır, o hâl, tepkisizlik hâli. çaresizlik, utanç, içinden ona kadar sayma, "yüzmeye devam et... yüzmeye devam et..." hâli.

*

diyeceğim o ki, yapmayın...

bir söze, bir resme bakarak karar vermeyin. bin parçalık bir yapbozun bir kaç parçasından ve baskın renklerden yola çıkıp son-uç'a varmayın. üstelik, çöl de sonsuzluk hissi verir, okyanus da.

nazan öncel'in dediği gibi "anlamadan, dinlemeden" pozisyon almayın ki muhatabınız ibrahim tatlıses gibi "nereye gidiyorsun?" diyerek isyan etmesin.

*

başka bir şey daha yapmayın: biraz sosyal medya etkisi biraz da ilgileriniz sebebiyle haberdar olduğunuz şeyleri biliyorum kabul etmeyin.

oysa (hepi topu yedi tane olan) tarkovski filmlerini izlemediniz. mühürlenmiş zaman ve günlüklerinin kitap hâli zaman zaman içindeyi okuyup, sevgili enver gülşen'in içinde tarkovski geçen cümlelerinin altını çizmediniz. sadece, tarkovski sineması üzerine bir kaç yazıya ve sosyal medya paylaşımlarına denk geldiniz.

raziye hakkındaki bilginiz de sadece birinci bölümün başlangıcından ibaret. oraya bakarsanız aşk romanı. roman boyunca gemi azıya almış ilkyaz ırmakları gibi akan saf tutkuyu inkar etmemekle beraber eleştirel bir eser söz konusu gerçekte. melih cevdet anday, cumhuriyetin vaa'z ettiği aydın tipini, müslüman mahallesinde salyangoz satmaya kalkmanın işe yaramazlığını o kadar iyi anlatır ki. yetinmez, muhafazakârlık saydığımız şeyin aslında cehalet olduğunu da işaret eder.

icra muhteşem olabilir ama 'aziz' tom waits green grass 'cover'larından ibaret değil. neşet ertaş da yalan dünya'dan. feridun düzağaç o, kısa da olsa uzun da 'fede' değil. bilseniz, ne hazineler saklı geçmişinde. üstelik düşler sokağı kendi şarkısı bile değil.

*

nihayet...

günün sonunda nuh tepesi (2019) filmini anmak da var. aynayı karşına alıp kendi kendine:

"benden özür dileyeceksin. hayatımın tam ortasına koydum seni. orada duramadığın için benden özür dileyeceksin. biz bu ilişkiyi bambaşka bi yere taşıyabilirdik, buna izin vermediğin için benden özür dileyeceksin...''

2 yorum:

ayşe dedi ki...

raziye 'yi okuduğumda başka bir şehirde ve 19 yaşındaydım.çok etkilemişti beni hatırlıyorum.tekrar okuma zamanı gelmiş olabilir.

verbumnonfacta dedi ki...

her şeyin bir zamanı, kaderi var. ikinci defa okumaların da.

üstelik bunun yeni bir okuma olacağını daha önce tecrübe etmiş olmalısınız.