27 Aralık 2023 Çarşamba

yalnızız üzerine

nihayet okudum. evet, 'ikinci defa' veya 'yeniden' değil. 'ilk defa'. okumadığım peyami safa romanlarından biriydi. artık okuyayım dedim.

konu beni cezbetmese de kelimelerin ahengi, cümlelerin musikisi muhteşemdi.

dillere persenk "türk işi dostoyevski" benzetmesinin boşuna olmadığını bir defa daha gördüm. çok yeri dostoyevski tadı alarak okudum. arama motorlarına sormadım ama bu benzeyiş üzerine akademik çalışma, makale var mı, meraklandım.

ama tolstoy diyelim ilk. dostoyevski bahsine onsuz başlanmaz ne de olsa. erbabı olsa, "düalite" derdi, dünyanın cümle hâllerini öğrenmişler ise "her şey zıddı ile kaim".

bu eşleşmede dostoyevski tarafında olanlardanım. hatta, beni ben yapan kitaplardan anna karenina'ya, edebi kıymetini inkar etmediğim harp ve sulh'e rağmen tolstoy'u sevmem.

ama iyi yazar olduğunu, kaleminin dostoyevski'den daha güçlü olduğunu inkar edemem. dostoyevski romanlarındaki olmamışlık hissinin, noksanlıkların onun romanlarında mevcut olmadığını da.

dostoyevski uçurum kenarında, düşmekle kalmak arasında ilhamla yazarken, tolstoy'un yazdıkları bir kelime dahi fazlalık içermeyen, aritmetiği iyi hesap edilmiş metinlerdir.

başka bir deyişle, dostoyevskiciyim ama müessesemiz eli kalem tutan birine ihtiyaç duysa dostoyevski'yi değil tolstoy'u seçerdim.

yalnızız'a buradan baktım kitabı bitirip de içimde demlenmeye bıraktığımda.

insan ruhuna mikroskopla bakıyoruz duygusu veren tespitleri, karakterler geçidi, nietzsche üzerine yazdığı bir makaleden alıntı hissi veren trajedinin doğumu gölgesindeki bölüm, zaman zaman rilke ve malte laurids brigge'nin notları'na selam durduğu yerler ve samim vasıtasıyla aktardığı simeranya ütopyası etkileyiciydi.

ama "bu roman, roman gibi bir roman," diyemem. olsa olsa, "peyami safa insan ruhu üzerine konuşabilmek için bir roman bahane etmiş".

olmamış dediğim yanları, olmasa da olurmuş bir çok karakter var. aydın mesela. ya da renginaz. hatta necile, necile ile samim arasındaki yapıştırma hissi veren bağ...

dürüst olmak gerekirse kurgusu da kötüydü. 'tanrı yazar'dan 'ben' anlatısına geçerken okurun zorlanması yetmezmiş gibi bir de 'ben'lerin değişip durması işi daha da zorlaştırıyor.

öyle ki, server bedi müstearıyla yazdığı 'ucuz roman'lar daha çok "olmuş bu" hissi veriyor.

2 yorum:

mithad a. selim dedi ki...

fargo 5.sezon 7.bölümü yarıda bırakıp geldim. çünkü söyleyeceklerim. evvela bitirebilmiş olmana sevindim. çok tebrik ederim. zatım kaç defa pas geçti, hatırlamıyorum. 4-5-6. gerçekten bilmiyorum. sergei bubka tüm sporculuk hayatında bu kadar başarısız deneme yapmamıştır! üşenmedim. kalktım, baktım. gide gide 86 sayfa gidebilmişim. oysa 9.hariciye koğuşu olsun, mahşer olsun su gibi akmışlardı. yalnızız konusunda demek yalnız değilmişim!
server bedi demişken yıllar yıllar okuduğum selma’nın gölgesi de çok iyiydi mesela. evet safa külliyatından bildireceklerim şimdilik bu kadar:)

selamlar sevgiler bir de..

verbumnonfacta dedi ki...

selamınızı aldım. sevginizi de... ve mukabele ettim. oralarda iyi olun lütfen.

ben konu, yetenek kadar kelimelerin fonetiğinden de keyif alma yaşlarına geldim galiba. biraz da bu yüzden döndüm okumadığım peyami safalara. yakup kadri, hüseyin rahmi hatta halide edip okumak istiyorum bu ara.

yalnızız okuması umduğum gibi olmasa da kelimelerin ahengi beni mest etti.