26 Kasım 2022 Cumartesi

katar'da bir dünya kupası

gelin, bir süreliğine 'futbol asla sadece futbol değildir'miş gibi yapalım.

evet, gibi... bu isimdeki muhteşem kitaba ve o kitabın derviş ruhlu yazarına rağmen futbolun sadece futbol olduğuna inanıyorum çünkü. sadece futbolda değil, sporun her dalında sahaya çıkar ve elinden gelenin en iyisini yaparsın. kısmet olursa da kazanırsın.

elbette hikâyeler yazılır, hayatın aktığı her yerde olduğu gibi. ya da şiirler, yağmurun golleri yuttuğu...

takvimde işgal ettiği günler ile ezberleri bozan, konuşulanların aksine, bunun dışında eskilerden farkı olmayan dünya kupasında, taraflı tarafsız herkesçe sürpriz sayılan -şimdilik- iki skor alındı.

milli takımlar düzeyinde futbolun en başarılı takımlarından ve bu yılki kupanın da favorilerinden almanya ve arjantin, futbol söz konusu olunca adı anılmayan iki takıma, hem de öne geçtikleri maçlarda önce yakalanıp sonra da 'iki - bir' yenildiler. önce suudi arabistan arjantin karşısında, daha sonra japonya almanya'ya karşı galip geldi.

ben de dahil herkes bu sonuçlara şaşırırken (sevindiğimi de itiraf ederim) bir şeyi unuttuk. biz futbolseverler -en azından ben- suudi arabistan ya da japonya hakkında hiçbir şey bilmeden bu kanaate varmıştık. çünkü futbol, yetenekleriyle güney amerikalıların, taktik disiplinleriyle de avrupalıların işiydi. oysa bu, saçma, eksik, yani ezber dolu bir bakış açısı. aynı zamanda hastalıklı.

tıpkı medeniyet tasavvurunu avrupalı sanmak gibi. amerika'daki delilik tanımını alıp bambaşka bir kültüre, hayata bakışa, dine, tarihi zemine sahip bir ülkede, türkiye'de delilik ölçüsü saymak gibi.

belki de yanılıyoruzdur. teknolojik olarak ileride olmak bir toplumu medeni yapmıyordur. belki de, küresel ısınmadan endişelenen ve çöplerini başka ülkelere satan ülkeleri gereğinden fazla övüyoruzdur. belki klasik diye sadece avrupalı yazarlar okumak iyi bir fikir değil. belki fransa'da bir ibadethanenin yanması ırak'ta bir ibadethanenin yıkılmasından daha önemli değildir. şili'de bir dağ köyünde dostoyevski kadar iyi yazan biri yaşıyor belki. her yıl onlarcası çekilen biyografik filmler arasına belki de malik aksel'in hayatını da katmış olmalıydık.

*

yoksa siz, "futbol asla sadece futbol değildir," deyince, bundan önceki dünya kupaları çok masummuş gibi susan, sıra katar'a gelince arsızca cümleler kuran ahlak yoksunlarından mı bahsedeceğim sandınız.

rüşvet verilmiş. rusya ne yapmıştı?

halkına harcayabileceği parayı bir süre sonra çürümeye başlayacak stadyumlara gömen brezilya?

ırkçı imajını makyajlamak için yapmadığını bırakmayan, nihayet elini dünya kupasına atan güney afrika?

bayrakları sandıktan, ırkçılığa varan milliyetçiliklerini bilinç altından çıkararak dünya kupası vesilesiyle yeniden tedavüle sokan almanya?

paranın konuştuğu kirli bir iklimde parayı konuşturdu adamlar. bunun için rüşvet verdiler, şahsiyetsiz platini aracılığıyla fransa ile ekomik ilişki bile geliştirdiler.

yok, adamlar arap veya müslüman diye ise bu tepkiler, o tepkileri verenler gitsinler de kusmuklarında boğulsunlar.

2 yorum:

pelinpembesi dedi ki...

Harika tespitler !

verbumnonfacta dedi ki...

içime atmaktansa yazdım. belki de yaşlanıyorum, o huysuz ihtiyara çıkan yoldayım.