8 Aralık 2021 Çarşamba

az

bazan düşle gerçek, hayalle hatıra karışıyor, insan anlatırken hangisi olduğuna karar veremiyor. o yüzden rüya diyelim.

/rüya demişken; dün gece nefis bir rüya gördüm. bakmayın siz benim "nefis" dediğime, sıfat seçecek olsam "ferah" derdim.

güzel bir yaz gününde, kumsalla evler arasında sınır çizgisi gibi duran bir yolda yürüyordum. yolda başkaları da vardı ama biz iki kişiydik. muhtemelen denize gidiyorduk. biraz ötedeki bir kumsala galiba. yanımda ise bana abi demesinden en çok gurur duyduğum kişi vardı. 

yol beyazdı. pamukkale'deki travertenlerin eski halleri kadar beyaz. beyazlığın, söz gelimi karı değil de travertenleri aklıma getirmesi de tabana yapılan mavi desenler yüzünden. yol dümdüz ama ressamının verdiği derinlikle travertenlerde yürüyor hissi veriyor insana. 

diğer yandan güzelim iznik çinileri aklıma geliyor baktıkça. belki de bir sicilya seyahatinden ya da endülüs gezisinden alıp getirdim. bilmiyorum./

ze. ile konuşuyoruz. konu oraya nasıl geldi bilmiyorum. ama düşündükçe anladım konu oraya gelecekti. ya da konunun oraya gelmesi gerektiğini. bakışlarında o ana kadar hiç rastlamadığım bir ifade gördüm. gitmesinin ya da gitmemin -hem ne fark eder ki- vakti gelmişti. "ben buna razı değilim," dedim.

"çünkü, ben senin nasıl sevdiğini tecrübe ettim. sen seversen ancak öyle seversin. bu ise sevmek değil. kaldı ki, ben aza, bu kadarına razı gelmem."

2 yorum:

Zelda Capulet dedi ki...

bir rüyaya imrenmek mümkün mü? günün sorusu olsun bu? ben "evet" diyorum ve sapsarı kumsalın olduğu ve yüzümde rüzgarı hissettiğim bir sahilde bu rüyayı bitiriyorum.

verbumnonfacta dedi ki...

alın sizin olsun.

öyle güzel, öyle kutlu bir andı ki. tıpkı, cennet mümkünse dünya hayatından oraya götürmek isteyeceğim anlar gibiydi.