22 Ocak 2021 Cuma

iltifat

arkadaş hikâyeleri gibi... ders çıkışında öğrencilerle sohbet ediyormuş. ayak üstü, sınıf kapısının önünde. fazla uzaklaşamamış yani. yanlarına gelen bir kız öğrenci, "hocam, sizi kıracak bir şey mi yaptım ben?" demiş. 
"iki ders ve on dakika teneffüs. doksan dakika boyunca bana bir defa olsun, 'dana!' demediniz."
"rahat ol," demiş bizimki. "öyle bir şey yapmış olsaydın seni pencereden atardım."

anı parçası gibi... mutfaktayım. ama ne ile meşgul olduğumu hatırlamıyorum. meyveli pastanın tam ortasına bir çilek yerleştirme telaşında ya da aceleyle yazılmış bir yemek tarifinde harfler ve rakamlar arasında bir bağlantı bulmaya çalışıyor olabilirim. belki de dibi tutmuş bir tencereden hayatın intikamını alıyordum. sevgilim mutfak kapısından başını uzatıp, "her şey yolunda mı?" diye sordu. belki daha kötü günlerim olmuştu ama şükürler olsun her şey yolundaydı. 
"n'oldu ki?"
"az önce bana adımla seslendin de."

günden kalan gibi... otoparktayım. çünkü, konuşmaya değil ama aramızdaki özel lisana başkaları şahit olmasın diye kendimi dışarı atmıştım. çünkü konudan bağımsız 'aptalsın'lar, 'geri zekalı'lar, 'senden nefret ediyorum'lar havada uçuşuyor. bu uçuşma, yolunda gitmeyen bir konuşma ya da kavga işareti değil. aksine, başkalarının anlamayacağını bir lisanda konuşmak gibi. o lisanın yerli yerinde olduğunu bilmekse mutlulukların en büyüğü.

Hiç yorum yok: