28 Aralık 2019 Cumartesi

muhtaç olduğumuz kelimeler

bir ahmet güntan şovu: çene, anlık notlar, anlık iletiler

"yazarım, sonra mutfağa girer pırasamı yaparım," dedikten sonra anlatmaya başlıyor:

"eğer zahmet edip anlatırsan seni anlayacağımı biliyorsun, çünkü daha önce, saklandığın yuvandan gerçekten çıkıp benimle ilgilenmeye (bana anlatmak istediğin şeyi gerçekten anlatmaya) tenezzül ettiğinde, anlattıklarını anladığımı gördün. bazen anlatmadığın şeyin de ne anlama geldiğini anladığım oluyor, ama veri olmadan kendini ortaya koyan anlam, anlatılmaya değer bulunan ama anlatılmadan zihinde duran şeyin pek aynısı olmuyor, biliyorsun anlam kayabilen bir şey. o zaman seni anlamıyorum diye bana kızma. veriye dayanmayan bu tür anlamları 20. yüzyıl şairleri çok severdi. sen bir şey anlatmadığında ortaya çıkan anlamın (ki biliyorsun anlam her zaman bir yolunu bulup ortaya çıkar), senin değil daha çok benim ruh dünyam ile ilgili olması benim bencil olduğumu göstermiyor. hayatım boyunca iyi bir insan olmak için çaba gösterdim. anlattığı zaman anladığım, kalbini elimde tutup ellediğim insanların şahitliğine başvurabilirsin, var o insanlar. bir noktadan sonra ben de herkes gibi bir tür körlüğe sahibimdir, ama bu bencilliğimden, sağırlığımdan, ilgisizliğimden değil. bir tek şeyden eminim, çok sevilmek için her zaman orada oldum, hazır oldum, mevcut oldum. daha ilerisi (yani tamamen senin orada bulunarak varoluşum), benim yok oluşum olur, bunu benden isteme. ben senden bunu istemiyorum. anlamanı istediğim şeyi cebimden çıkarıp önüne koyabilme gayretini gösteriyorum. dil dedikleri aslında budur bence. birbirimizin önüne anlaşılmak saikiyle koyduğumuz şeylere ben dil diyorum, içinde her şey var, nesneler var, duygular var, bir sürü somut şey var, hepsinin toplamından bahsediyorum. anlatılmayı bekleyen her şey dilin içindedir, yoksa tek başına kelimeler niye insanın yuvası olsun… bence anlamlandırmak için geldik, nesne kullanımı diyor freud, bu bozuldu mu patoloji başlıyor. dilin büyüsü dediklerinde (ben hiçbir büyü görmüyorum ama) ben bunu anlıyorum. anlamı başka kimsenin dolaştırmadığı yere götürüp gezdirenleri seviyoruz, diğerlerini sıkıcı buluyoruz. merhaba de bana, oradan başlayalım. onu demiyorsan, kusura bakma ama o zaman sağır olan sen oluyorsun. kimse dili kullanmıyorsa ona sağırlar dövüşü deniyor 21. yüzyılda."


merkez üs: http://www.160incikilometre.com/urun/yazarim-sonra-mutfaga-girer-pirasami-yaparim-ahmet-guntandan-cene-anlik-notlar-anlik-iletiler/

Hiç yorum yok: